Suriye'deki iç savaş yüzünden evlerini terk ettiler. Ölümden kaçıp sığındıkları Türkiye’de şimdi başka bir hayat mücadelesi veriyorlar. En büyük sorun barınma. Ya 20-25 kişi tek bir evi paylaşıyor ya da sokaklara kurdukları çadırlarda yaşıyorlar. Van’da yıkım kararı verilen hasarlı evlerde oturanlar bile var.

Van’da Akköprü Mahallesi'ndeyiz. Burada 2011’deki iki ayrı depremde hasar görmüş binalar çoğunlukta. Pek çoğu için de yıkım kararı alınmış zaten. Ama binalar boş değil. İçinde yaşayanlar var. ‘Kalsaydık ölürdük’ dedikleri ülkelerinden kaçan Suriyeliler şimdi bu binalarda yine ölümün kıyısında yaşıyorlar. Akköprü adeta Suriye Mahallesi'ne dönüşmüş. Yüzlerce Suriyeli aile burada yaşıyor. Halep’ten bir yıl önce Van’a yerleşen Ahmet İbrahim gibi. Depremde zarar gören kerpiç bir evde iki aile ile birlikte yaşıyorlar. 200 lira da kira ödüyorlar. Her yeri çatlaklarla dolu bir evde onlar da kalmak istemiyor. Ama çaresizler.

“YAPACAK BİR ŞEYİMİZ YOK”

Ahmet İbrahim “Korkuyoruz. Her şey Allah’a kalmış. Hasarlı, yıkık olduğunu bile bile buralarda yaşamaya devam ediyoruz. Üstelik bu yıkık evlere 200 lira kira bedeli ödüyoruz. Ne yapmalıyız bilmiyorum. Memleketimizde hâlâ durumlar kötü. Her gün insanlar öldürülüyor. Bu yüzden gidemeyiz.” Dedi. Ahmet Yasin de kısa bir süre önce 15 kişilik ailesiyle Van’a geldi. Onlar boş bir araziye kurdukları iki çadırda yaşamlarını sürdürüyorlar. Suriye'de büyük acı yaşayan Yasin, burada da hayatın kendileri için zor olduğunu anlatıyor:
“Annem, babam savaşta öldü. Tüm malımız, varlığımız orada kaldı. Evimiz yıkıldı. Kaçıp buralara kadar geldik. Mağdur ve perişan olduk. Ekmek alacak, ev tutacak paramız yok. Bu yüzden çadırda yaşıyoruz.”

‘ALLAH'TAN YARDIM BEKLİYORUZ’

Çadırda yaşam zor. O zorluğu da Ahmet Yasin’in kayınvalidesi Zehra Yasin anlatıyor:
“Aylardır doğru düzgün banyo yapamadık. Yemeğimizi ateşte pişirerek yapıyoruz. Kadınlar daha da zorlanıyor. Çocuklar, yemek, çamaşır her şey, her dert çadırda. Allah'tan yardım bekliyoruz. Başka çaremiz de yok.” Vanlılar da sığınmacılara elinden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyor. Ahmet Yasin’in söylediğine göre, çadır kurdukları bu arazinin sahibi herhangi bir ücret istememiş. Çadır kurmalarına da yardım etmiş: “Her şeyden önce ona teşekkür ediyorum. İnsanlar da bize yemek, para, elbise, çocuklar için süt ve mama veriyorlar. Ancak bu nereye kadar devam edecek bilmiyoruz. Havalar da soğuyacak. Çadır bu yüzden zor olacak. Yetkililerden bu konuda yardım bekliyoruz.”

20 - 25 KİŞİ AYNI EVDE

Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin küçük bir kısmı da Diyarbakır’a yerleşmiş. Emniyet kayıtlarına göre bin 500 civarında Suriyeli var kentte. Gecekondulara yerleşen Suriyeliler bir evde birkaç aile yaşıyor. Daha çok yoksul kesimin yaşadığı Bağlar ilçesinde kucağında bebeğiyle yürüyen bir kadın dikkat çekiyor. Her halinden yabancı olduğu belli. Daracık bir sokakta ürkek adımlarla yürüyor. Bir kapıdan giriyor ve gözden kayboluyor. Çevredekiler Suriyeli olduğunu söylüyor. Biz de peşinden sokağa giriyoruz. İki metre eninde 100 metre boyunda, sağlı sollu 50 civarında evin bulunduğu bir sokak. Suriyeli kadının girdiği kapıyı çalıyoruz. Kapı küçük ama arkasında büyük bir dünya bekliyor bizi. Kapıyı 60’lı yaşlarda bir kadın açıyor. Yarı Kürtçe, yarı Arapça içeri buyur ediyor bizi. İki katlı, dört odalı bir gecekondu. Kapı sesine odalarda yaşayanlar birer birer avluya çıkıyor.
Bir anda avluda ve üst katta kadınlı, çocuklu 25 kişi görüyoruz. Burası Mansur ailesinin yaşadığı ev. Her bir odasında bir aile yaşıyor, yani dört aile. İlk önce bizi polis zannedip konuşmaya çekiniyorlar. Çünkü Türkiye’de pasaportsuz yaşıyorlar.

1 YILDIR DİYARBAKIR’DA YAŞIYORLAR

Halep’ten geldiklerini öğreniyoruz. Küçük çapta yaptıkları ticaretle kendi yağlarında kavrulurken iç savaş onları da vuruyor. Yaşadıkları Eşrefiye Mahallesi bombalanınca kaçmak zorunda kalıyorlar. Yaklaşık bir yıldır Diyarbakır’dalar. Kapıyı açan Zeynep Emine Mansur, eşinin ve çocuklarının iş bulamamasından yakınıyor. Mansur “Halimiz kötü, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bu kadar kişi bu evde yaşıyoruz” diyor. Zeynep Mansur’a Diyarbakırlılar ile ilişkilerini soruyoruz, “Aramız çok iyi, bize bakıyorlar. Zaman zaman yardım edenler oluyor, para verenler işverenler oluyor” yanıtını veriyor. Mansur ailesinin yaşadığı ev yaklaşık 150 metrekare, 25 kişi tek banyo, mutfak ve tuvaleti kullanıyor. Evin kirası 300 lira.

DİYARBAKIRLILAR TEDİRGİN AMA YARDIMSEVER

Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı Bağlar ilçesinin sakinlerinden Fatih Elvan ile konuşuyoruz. Önce Suriyeli sığınmacılar için olumsuz ifadeler kullanıyor. “Dilendiklerini görüyoruz farklı işler yapıyorlar. Fuhuş yaptıklarını duyuyoruz. Gece kaldırımlarda oturuyorlar, bağırıp çağırıyorlar” diyen Elvan ardından hemen ekliyor: “Mahallede yaşayanlarla aramızda ise gerilim yok.” Komşu Suriyelilerin mahalleliye karşı saygılı davrandığını söylüyor. “Biz merhametliyiz” diyen Fatih Elvan, Suriyeliler ile yemeklerini paylaştıklarını, onlara yardım etmeye çalıştıklarını belirtiyor.

‘ONLAR İÇİN HİÇBİR ŞEY KOLAY DEĞİL’

Ne olursa olsun “yabancı” topraklarda hayata yeniden başlamak zorunda kalan Suriyeliler için hiçbir şey kolay değil. Özellikle işsizlik yüzünden zor şartlarda yaşıyorlar. Çevredeki vatandaşların yardımları ise bir gün var, bir gün yok. Bu yüzden öncelikle yerel yönetimlere büyük iş düşüyor. Mazlum-Der de Haziran ayında hazırladığı bir raporda buna dikkat çekiyor, yerel yönetimlerin devreye girmesi gerektiğini söylüyor: “Yerel yönetimler mülteci merkezlerinin ve sığınmacılara yönelik mekânların fiziksel yetersizliklerini giderecek çalışmaları yapmalı, bunun yanında o kentte yaşayan mültecilere ise barınma anlamında yardım sağlamalı, belediye sosyal tesisleri tahsis edilmeli, ihtiyaç duyan mültecilere kira yardımı yapılmalı.”


 

(ŞEHRİVAN)

Editör: TE Bilisim