ŞEHRİVAN ÖZEL: HAMİT KARAKUŞ- Dünya’da hızla yayılarak can almaya devam eden Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) Türkiye’de de hızla yayılarak hem can almaya devam ediyor hem de psikolojik baskı oluşturuyor. Türkiye’de alınan tedbirler kapsamında ‘evde kal’ çağrısına uyan ve evde kalmak zorunda kalan vatandaşların yaşadıkları psikolojik etkiler karşısında neler yapılması gerektiği konusunda YYÜ Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Gaye Zeynep Çenesiz, yanıtladı.

SALGININ PSİKOLOJİK ETKİLERİ HAYATIMIZI NASIL ETKİLİYOR?

Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) Dünya’da hızla yayılarak can alırken korku ve tedirginliğe de beraberinde getirdi. Özellikle Türkiye’de son bir hafta içerisinde vaka sayısı ve hayatını kaybedenlerin sayısının artış göstermesi korku ve tedirginliği de arttırdı. Türkiye’de alınan tedbirler kapsamında ‘evde kal’ çağrısına uyan ve evde kalmak zorunda kalan vatandaşların psikolojik etkileri nasıl kontrol etmeli, endişeli ruh hallerinin akıl ve beden sağlığını derinden etkileyebileceği bu süreçten en az zararla çıkmak için ne yapmalı, nasıl önlem almalı? Bir yandan ‘virüs kapmayayım’ endişesi, diğer yandan eve kapanmanın getirdiği bocalama hali, sıkıntı, arayış, stres, kaygılar karşısında neler yapılmalı, küresel salgına yakalanma endişesinin en yüksek oranda yaşandığı günlerden geçerken ruhsal etkileri nasıl kontrol altına almalıyız, sorularına YYÜ Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Gaye Zeynep Çenesiz, yanıtladı.

HABERİN KAYNAĞI DA KAYGIYI TETİKLİYOR!

“Haber kaynağı, korku kaynağına zemin hazırlıyor mu, etkilerini bu süreçte nasıl kontrol altına alınabilir?” sorusuna yanıt veren Çenesiz, dikkat edilmesi gereken noktalara vurgu yaparak şunları ifade etti: “Eğer kişilerin takip ettikleri haber kaynakları güvenilir olmayan, doğruluklarından emin olmayacak kaynaklarsa, bu kaynaklarda yer alan haberler kaygının artmasına neden olabilir. Bunun dışında, kişilerin haber kaynaklarına olan güvenleri de var olan durumu ne kadar gerçekçi değerlendirdikleri üzerinde bir etki yaratabilir. Şeffaf ve doğru bilgilerin geldiğine yönelik bir güven duygusunun olmaması halinde, verilen bilgilere inanma konusunda da şüpheye düşülecektir. Bireylerin zihninden ‘Acaba söylenen rakamlar doğru mu?’, ‘Gerçek bilgiyi alıyor muyum?’ diye şüpheler doğabilir. Yaşanan bu şüphe, birçok farklı kaynağa yönelme ve birbiriyle çelişen çok sayıda bilgiye maruz kalma gibi bir sonuç doğurabilir. Bu etkilerin kontrol altına alınabilmesi için öncelikle bireylerin bir bilgi ile karşılaştıklarında o bilgiyi veren kaynağın doğruluğunu teyit etmeleri gerekir. Ayrıca, özellikle resmi bilgi kaynaklarının şeffaf ve açık bir şekilde bilgilendirme yapması da önem taşımaktadır” diye ifade etti.”

SALGININ PSİKOLOJİK ETKİLERİ NELER?

Çenesiz, ‘Salgının hızlı yayılması paniğe neden olur mu, özellikle insanlarda salgın sonrası farklı bir hastalık bırakır mı, bu minvalde neler yapılmalı?’ sorusunu yanıt olarak ise şunları söyledi: “Yayılma hızı ve yaygınlığının gerçekten benzer diğer hastalıklardan (SARS, kuş gribi, İspanyol gribi vb.) hızlı olup olmadığına ilişkin değişken bulgularla karşılaşılıyor. İnsandan insana bulaşmasının kolaylığı hastalığın çok hızlı yayıldığı gibi bir algı yaratıyor. Sosyal psikoloji alanında yapılan çalışmalar, kişilerin bilgileri yorumlamasında çeşitli yanlılıklarla hareket ettiğini gösteriyor. Bireyin daha yakın zamanda karşılaştığı durumların daha yaygın ve sık olduğuna inanması, daha çok maruz kaldığı bir durumun gündemini daha çok meşgul etmesi gibi sonuçlar görülüyor. Temel olarak paniğin ortaya çıkmasında bu durum da etkili. Bu süreç sona erdiğinde, yeni bir gündem öne çıktığında kişilerin bu etkiler ile ilişkili daha mantıklı düşünme ve daha rasyonel değerlendirmeler yapma imkânı da ortaya çıkacaktır” dedi.

PANİK HASTALIĞA YAKALANMAYAYANLARIN DA KORONAVİRÜS SEMPTOMLARI GÖRMESİNE NEDEN OLUYOR

2018 yılında tüm dünyada kanser nedeniyle ölen birey sayısının yaklaşık olarak 9 milyon 500 bin olduğunu anımsatan Çenesiz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kanser nedeniyle 4 aylık bir süre zarfında 3 milyona yakın birey yaşamını kaybetmiş, 2019 Aralık ayından beri koronavirüs nedeniyle yaşamını kaybeden birey sayısı ise henüz 65 bir civarında. Peki bu kadar panik yaşanmasının sebebi ne? Koronavirüse yakalanma olasılığı herkes tarafından daha kolay algılanıyor; herkes kendinde daha fazla risk görüyor ve engellemek için alınması gereken önlemler günlük yaşamımızı daha fazla etkiliyor. Özellikle kaygıya yatkınlığı daha fazla olan bireyler kendilerini salgın sonrasında da daha fazla risk altında hissedebilirler. Panik bozukluk değerlendirildiğinde, yine panik bozukluk geliştirme yatkınlığı olan bireylerin panik atak anında yaşadıkları fiziksel belirtilerin içine koronavirüs semptomlarının eklenmesi gibi bir sonuçla karşılaşılabilir.”

SÜRECİ ATLATMAK İÇİN YAPILMASI GEREKEN…

“Benzer bir şekilde obsesif kompulsif bozukluk ile ilgili semptomlarda bir artış söz konusu olabilir. Diğer bir açıdan bakıldığında ise, bireyler bir psikolojik sorun yaşadıklarında, bu durumun sadece kendi başlarına geldiğine ilişkin bir düşünceye kapılırlar. Ancak şu anda yaşadığımız pandemik, aslında hepimizi etkileyen bir durum. Bu noktada ‘Sadece benim başıma gelmiyor, herkes bu durumdan etkileniyor’ düşüncesi, bireylerin bu süreci daha sağlıklı atlatmalarında koruyucu bir etki de yaratabilir. Tabi tüm bunlar spekülatif bir şekilde yaptığım yorumlardır” dedi.

EVDE KALMANIN PSİKOLOJİK ETKİLERİ?

Son dönemlerde haberlere konu olan, sosyal medyadaki paylaşımların büyük çoğunluğunun konusu olan evde kalan insanların içinde bulundukları ruh hali de tartışılan önemli konulardan birisi oluyor. Psikolojik olarak insanlar evlerinde süreci nasıl kontrol altına alabilir şeklindeki soruları da değerlendiren Çenesiz, önemli önerilerde bulunarak şunları ifade etti: “Kişilerin günlük yaşamlarının sekteye uğraması ve rutinlerinin bozulması, zorunlu olarak evde kalıyor olmaları engellenmişlik yaşanmasına da sebep olmaktadır. Evde kalmanın yarattığı etki birçok farklı koşulun değerlendirilmesini de gerektiriyor. Çünkü bu etki kişinin evde yalnız tek başına mı aile üyeleriyle birlikte mi olduğu; ev koşullarının konforlu olup olmadığı; evde kişinin zamanını geçirmek için sahip olduğu imkânlar (işini yürütebilecek, okulunu takip edecek olanaklarının olup olmaması); eğer yalnız değilse evde birlikte olduğu diğer kişilerle ilişkisinin nasıl olduğu gibi birçok faktöre göre değişecektir. Literatürde kişilerin farklı kriz ve travma durumlarını atlatmalarında etkili olan faktörleri inceleyen çok sayıda çalışmaya rastlanmaktadır” diye ifade etti.

ÇENESİZ’DEN PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK VURGUSU

Çenesiz, son olarak şunları kaydederek, önemli önerilerde bulunarak şunları ifade etti: “Örneğin travma durumlarının ardından kimi bireyler travma sonrası stres bozukluğu geliştirirken, diğer bireyler travma sonrası büyüme yaşayabilirler. Burada temel bir nokta psikolojik dayanıklılıktır. Psikolojik dayanıklılık bireylerin olayları iyimser değerlendirmeleri, değişiklikler karşısında esnek bir şekilde uyum sağlayabilmeleri, işlevsel başa çıkma yöntemlerini kullanabilmeleri, sosyal destek ağlarının güçlü olması, yaratıcı olmaları gibi faktörlerden etkilenmektedir. Stresle baş etmek için kullanılan farklı yöntemler mevcuttur. Bu yöntemlerin hangilerinin etkili olacağı bireyden bireye değişebilmektedir. Bireylerin kendilerine iyi gelecek stresle baş etme yöntemlerini bulmaları önemlidir. Yaşanan bu durumda korku, kaygı, panik, çaresizlik, üzüntü, öfke hissetmek gerçekçi ve olağan durumlardır. Bunu kabullenmek önemli adımlardan biridir” dedi.

ÇENESİZ’DEN SALGININ PSİKOLOJİK ETKİLERİNDEN KURTULMAK İÇİN ÖNEMLİ ÖNERİLER

Çenesiz, süreci psikolojik olarak daha sağlıklı atlatmak için neler yapılabileceği konusunda önerilerde bulundu. İşte o önemli önerileri;

-Sadece koronavirüs ile ilgili gündemi takip etmek, durmadan bu konu ile ilgili haberleri izlemek/okumak, bu konu üzerine düşünmek yerine kişinin zihnini meşgul edecek aktiviteler bulması koruyucu olacaktır. Kitap okumak, bulmaca çözmek, zeka oyunları oynamak, evle ilgili işler, düzenlemeler yapmak gibi yollar izlenebilir.

-Fiziksel aktivite, stresi azaltmaktadır. Bu nedenle ev içinde yapılabilecek fiziksel aktivitelerin gerçekleştirilmesi olumlu etki yaratacaktır.

EVDE KALARAK SOSYAL BAĞLARI GÜÇLENDİREBİLİRİZ!

-Çeşitli gevşeme yöntemleri (nefes egzersizleri, aşamalı kas gevşetme, meditasyon gibi) kişinin bedeni üzerinde hissettiği fiziksel gerginliği azaltmasına yardımcı olur.

-Ev içinde bir arada olan kişilerin birlikte çeşitli aktiviteler yapmaları hem zamanı kaliteli geçirmelerini sağlayacak, hem de sosyal desteği arttıracaktır.

-Eğer kişinin sevdikleri fiziksel olarak yakınında değilse bile onlarla iletişim halinde kalmak sosyal desteği arttıracak, sosyal bağları güçlendirecektir.

DUYGULARINIZI PAYLAŞIN!

-Yaşanan farklı duyguların (korku, kaygı, üzüntü gibi) olağan ve normal. Bu duygulardan kaçmamak, bu duyguları yaşamaya izin vermek önemlidir. Başkalarıyla duygularımızı paylaşabilir, ağlayabilir, duygularımız hakkında konuşabiliriz.

-Güvenilir kaynaklardan bilgi almak önemlidir. Bu nedenle uzmanların görüşlerini takip etmek, önerilerin dinlemek gerekmektedir.

ZAMANI DEĞERLENDİRİN, KİTAP OKUYUN, EĞİTİMLERE KATILIN!

-Günlerimizi nasıl geçireceğimizi planlamak, bu planları olabildiğince takip etmek; zamanın boşa geçmesini, sıkılmayı, bunalmış hissetmeyi önleyecektir.

-Kişi uzun süredir vakit bulamadığı için yapmadığı planları varsa bu planlarına zaman ayırabilir. (izlemek istediği bir dizi; okumak istediği bir kitap, evin içinde yapmak istediği bir düzenleme gibi)

-Bilgisayar ortamında düzenlenen çeşitli kurslar, eğitimler, etkinlikler takip edilebilir.

-Bu süreçte diğer sağlık çalışanlarının yanı sıra ruh sağlığı çalışanları da çalışmalarını sürdürmektedir. Online veya telefondan destek uygulamalarından yararlanılabilir. Bu konudaki uzmanların önerileri takip edilebilir.

Editör: TE Bilisim