Sokaklar kişiliğimizin, benliğimizin yerleşmesinde son derece etkili olan yerleşim alanları olup, hayatımız da her daim etkilidirler. İlk arkadaşlıklar, ilk oyunlar, ilk sevgiler ve sevilmeler hep sokaklar da yaşanır bu mekanlarda vücut bulur. Bazı sokaklarda yaşanan anılar her daim hafızlarda taze durur, o mekandan bilinçli veya bilinçsizce geçerken anılarında sizinle yürüdüğünü fark eder gah gamlanır, gah mahzunlaşır gah da mutlu olursunuz.

İnsanın mekandan münezzeh olmadığının yegane kanıtıdır sokaklar. Ve hepimiz az çok sokaklara anlamlar yüklemiş bazı sokakları kendimize yasak dahi etmişizdir. “Bir daha sokağından dahi geçmem”  deyimi de yaşanmışlıklardan sonra söylene gelen bir deyim olsa gerekir.

Benim çocukluğumun bir kısmı Tepebaşı mahallesi Gül Sokak isimli sokakta geçti. Çocukluk anılarımın ekseriyeti de bu sokakla alakalıdır. İlkokulda adres yazımı öğretilirken bu sokak ve mahalle adını yazmak pek bir güzel ve eğlenceli gelirdi. Neticede o sokağın ismiyle müsemma dimağımda bir yeri vardı. O zamanki sokaklarda evlerin camında güller, menekşeler, hatmiler bulunurdu, sokaklarda sanki isimlerini bu görsel şölenden alırdı. Evlere beton gözüyle bakılmaz sanki nefes alıp veren varlıklarmış gibi muamele edilirdi. O evlerde o sokaklarda büyüyen çocuklarında iç alemi daha bir renkli, hayal dünyaları daha bir geniş olurdu, netice de sokakta oynayan çocuklar eve gittiklerinde yegane eğlenceleri olan televizyonda yegane çocuk programı olan “Susam Sokağı” nı izlerlerdi.

Şimdilerde sokaklarda çocuk bulmak neredeyse imkansız. Bazıları zoraki olarak sokağa oyun oynamaya gönderilmişse de tedirgin; trafik terörü, insan terörü aileleri çocuklarını sokağa salmaktan imtina eder hale getirdi. Sokakların çehresi değişti artık eskisi kadar güvenli değiller duvarların üzerinde sıralanan çocuklar artık yok, elinde peynir ekmeği ile sıradaki oyuna yetişmeye çalışan çocuklar artık yok, sanki buna paralel olarak, sokağın ruhu ölmüşçesine sokaklara verile eski güzel adlar da yok, başlıkta belirttiğim gibi numaralara indirgenen sokak adları var artık; herhangi bir ruhtan veya maneviyattan yoksun sokak adları! Bu durum büyükşehir olmanın getirdiği bir zaruret mi, şehirler maneviyatını mı kaybetti bilinmez ama son derece soğuk olduğu su götürmez bir gerçek tıpkı bir öğrenciyi sınıf numarası ile çağırmaya ve onu bir numaraya indirgemeye benziyor bence.

11002. Sk. bunlardan sadece birisi, sokakların itibarını iade etmek için acaba sokak isimlerini eskisi gibi vermekle işe başlayabilir miyiz? Şakayık Sokak, Mimoza Sokak, Manolya Sokak, Koca Yusuf Sokak, Ercişli Emrah Sokak vb… gibi sokak isimleri ile sokaklara yeniden ruh verilebilir mi ya da her şey için artık çok mu geç kaldık? Kozmopolit şehir yapısı artık güzel  şehrimizin de damarlarına sirayet etti mi? Benim hala bir umudum var, ya sizin?