Van seçimlerinin ardından(1)
Hakedilmiş mağlubiyet

Adettendir her seçimin ardından özellikle de ‘kaybedenin’ ardından çokça şey yazılır çizilir. Ben de vazifemi yerine getirip seçimin öncesi, sonrası, yanlışı, doğrusu ne varsa değerlendirmeye çalışacağım. Tabi sadece kaybedeni değil kazananı da her yönüyle tahlil edeceğiz.

Ama önden kaybedenler…

***

Bu konuya girmeden önce hatırlatma fayda var diye görüyorum…

-Bilindiği gibi Van il kez seçimlere Büyükşehir belediyesi olarak girdi. Dolayısıyla önceki yıllarda sadece il genelinin oyları ile belirlenen belediye başkanı bu seçimde en ücra köy ve ilçelerdeki vatandaşın da oyu ile belirlenmiş oldu. Bu uygulamadan avantajı elde eden BDP oldu. Zira sürekli olarak dile getirdiğimiz gibi BDP’yi güçlü kılan ilçe ve köylerdeki yüksek oy oranı idi. AK Partiyi birkaç saat önde gösteren sebep buydu.

- 2009 yılında 184 bin 514 olan seçmen sayısı son seçimde ise 577 bin 186’a yükseldi. Yüksek oy artışına rağmen BDP ve AK Parti bu artıştan öyle ‘büyük’ ölçüde yararlanmadı.

-BDP 2011 genel seçiminde 207 bin 355’lik oyu bu seçimde 216 bin 879’a yükseltmiş. AK Parti ise 2011’de 171 bin 67’lik oy oranını bu seçimde 172 bin 265’e yükseltebilmiş. Yani BDP’de 10 bin civarında bir oy yükselirken Ak Parti’de aday Osman Nuri Gülaçar’ın ve 13 ilçe adayının milletvekili seçiminde alınan oyun üzerine katabildiği oy bin civarında olmuş. Bu da gösteriyor ki iki parti de seçmen sayısının neredeyse 70-80 bin civarında arttığı kentte bu oylardan yararlanma oranı çok düşük kalmış.

-577 bin 186 seçmenin olduğu Van’da tam 126 bin 121 kişinin sandık başına gitmemiş olması. Bunu ben ve halkın birçoğu ‘tepki’ olarak değerlendiriyor. Yani her iki partiye de tepki gösterip sandığa gitmeyen seçmen sayısı Türkiye’deki birçok ilin seçmen sayısından kat kat daha fazla. Bu da düşündürücü…

***

Gelelim hakkedilmiş galibiyet/mağlubiyet’in sebeplerine.

Türkiye’de iktidarın sahibi, Van’da ise yapamadığı muhalefetin sahibi olan AK Parti’nin durumunu konuşmak gerekiyor. Seçim öncesinde her iki partinin teşkilatının zayıf olduğundan dem vurduğum dönemde her iki cenahtan da büyük tepkiler almıştım.

Lakin ortaya çıkan tabloda o gün söylediklerimin doğruluğu bir kez daha teyit edilmiş durumda. Zira 179 bin 332 oy ve yüzde 40 oranında oy alan AK Parti’nin durumu ve dolayısıyla kazanmaması da çok büyük bir başarı olarak algılanmıyor. Keza Kürtlerin bölgedeki durumuna biraz daha radikal bakan Kürtler ve uzmanlar da BDP’nin oy oranlarından ve AK Parti’nin hala söz sahibi olması nedeniyle biraz daha radikal düşünen Kürtler ve uzmanlar memnun değil. Ama bölgede oyu düşmesine rağmen belediye sayısı artan bir BDP ve Van’da belediye sayısını 5’den 12’ye çıkaran ve Van Büyükşehir’i alan bir BDP var. Dolayısıyla bu başarının altında suçlu aramanın pek makul olmayacağı kanaatindeyim.

Fakat AK Parti kanadında suçlayacak, sorumlu tutulacak, başarısızlığın faturası kesilecek siyasetçi sayısı saymakla bitmez.

***

Hatırlarsanız seçimlere aylar kala yine bu köşede AK Parti’nin Van’da artık batan bir gemi konumunda olduğunu ve uzun süredir bu halde olan teşkilattan birilerinin hala bir şeyler koparma peşinde olduğunu söylemiştim…

AK Parti il teşkilatının bu istikrarsızlığı da, 4 milletvekilinin kent üzerindeki hâkimiyet eksikliği de küflenmiş teşkilatlanmanın da AK Parti’ye faturası ağır oldu.

Seçimden önce ne demiştik?

-Teşkilatta halka açılamama, kentteki insanların sorun ve sıkıntılarına hâkim olamama, muhalefet üretememe ve AK Parti’ye karşı cephe yaratma konusunda ciddi problemleri var demiştik.

-Yönetimden herkesin aklında adaylık var dedik, bu gemi böyle yürümez bu kafayla seçime girilemez dedik. İl Başkanı kendisi işin içine gir(e)mese de yönetimden birçok kişiyi işini içine soktular. “Ne kapsak kardır” mantığı ile hareket edip ‘zenginler’ partisi havası vermek için her şeyi yaptılar, yoksulun tokadını sandıklar açılınca yediler.

-Adayların belirlenmesi aşamasında fikri ve tavsiyeleri alınmayan halkın tepkisi sandıkta ağır olacak demiştik. Halk ağababalarını görmedi onlara daha yakın olan hatta halkın içinden çıkmayıp protokol nedir bilmeyen BDP’li siyasetçilerden yana kullandı.

-İl ve ilçe teşkilatlarının kendi adamlarını adaylıklara getirme çabalarının başlarına iş açacağını, AK Parti’ye son hazırlayacağını söylemiştik. Bunu yapmadılar, halk her kesimden insanın kendisini bulduğu ve akın akın katılımın olduğu BDP’de kendini buldu. Bunun cevabını da yine BDP’li siyasetçilerin sıkça telaffuz ettiği gibi, oyunu kendilerine vererek gösterdi.

-Hali hazırda AK Parti’de siyaset yapmaya gönüllü olan ve teşkilatın görmezden geldiği, daha çok dışarda tutmak istediği ve ‘ganimetleri’ paylaşmamak için can attığı isimlerin uzaklaştırmayı kaliteyi düşürecek, antipatiyi artıracak demiştik. AK Parti bunun tersini yaparak tam bir aile ve menfaat üzerine kurulan ekiple seçime girmeyi tercih etti. BDP ise ince eledi sık dokudu. Ezberler bozup her kesimden insanın hatır çayını içip kendini anlatmak için çaba gösterdi. Halkın gözündeki BDP imajını silip yeni bir imaj çizdi. Neticede sandığa yansıyan büyük fotoğrafta ise BDP vardı.

-İlçe belediye başkan adaylarının seçiminin yanlış olduğunu söyledik. Halka göre en olmadık adayların teşkilata göre ise işleri en iyi yürütecek isimlerin seçilmesinin AK Parti’yi bu kadar önemseyen Başbakan’a ihanet olduğunu söyledik, başbakanın yanlış bilgilendirildiğini yazdık. Ama AK Parti genel merkez nezdinde kendisini bu haliyle kabul etmeyi başardı. AK Parti Genel Merkeze oynarken BDP halka oynadı. Sandık halkın, irade halkın. Halk iradeye dokundurtmadı!

-Milletvekillerinin seçim bölgelerindeki, söz sahibi oldukları ilçelerde kedi adamlarını koyma yarışlarının partiye zarar vereceğini söyledik. Küskün sayısının AK Parti’nin başına bela olacağını yazdık. Buna rağmen her milletvekili birilerini listeye yazmaya çalıştı, yazdı ve 30 Mart akşamında AK Partili milletvekilleri işaret ettikleri ilçe belediye başkan adaylarının hezimetini resmen izledi ve izletti… AK Parti’nin yapamadığını BDP yaptı. Parti ayırt etmeksizin tüm küskünlere “Gelin” dedi. Küskün sayısını azaltan kazandı.

-Büyükşehir belediye başkanı adayı ile teşkilat arasında gizli bir yarışın AK Parti’de bölünmeler yaşattığını, iki ayrı parti oluştuğu izleniminin seçimi etkileyeceğini bu gizli savaşın galibi olmayacağını söyledik. AK Parti her birisinin kafasında 40 tilki dolaşan zihniyetlerin hesaplarıyla girdi BDP tek bir noktada birleşen insanlarla girdi. Kimse öne çıkmadı, kimse ağır basmadı. Öne çıkan tek şey vardı o da partinin adıydı.

-İlçe belediye başkan adaylarında yanlış yapıldı, meclis üyelerinde aynı hataya düşmemeleri gerektiği konusunda uyarıda bulunduk. Ama bunun yerine aile ve menfaat çevrelerinden oluşan çarşaf çarşaf listeler oluşturuldu. Van halkının parmakla sayılabilecek derecede samimi gördüğü birkaç isim dışında kabul görmeyen encümen adayları listeye yazıldı. Bunun da patlaması fena oldu. BDP ise meclis üyeliği listelerinde bile doğru tercih yaptığının keyfini sürdü. Halka siyaset izni vermeyen AK Parti’nin karşısında siyasete halk katan bir BDP vardı…

***

Kazanılmış mağlubiyetin ve hakkedilmiş galibiyetin sorumlu ve mimarlarını önümüzdeki günlerde de yazıp çizmeye devam edeceğiz. Ama sonuçlarının netleşmesinden sonra benim günlerdir sıkça duyduğum sesler var. Van’ın dört bir yanını inletiyor hem de!

Hayır, bu BDP’nin kutlamaları değil elbette. Bu büyük coşkudan değil konuşmak için seçimde alınacak mağlubiyeti alanların konuştuklarından bahsediyorum.

Ne diyorlar biliyor musunuz?

“AK Parti İl Başkanı Abdullah Aras hala istifa etmedi mi?”

Bilmiyorum bu sesler il teşkilatına uğradı mı ama herkes bu sorunun cevabını merak ediyor. Bence kısa zamanda Aras, yönetimi, sorumlu milletvekilleri ve teşkilatları bu sorunu cevabını yapmaları gerektiği gibi vermeyi bilirler.

Değerlendirmelere devam edeceğiz…