Dr. Mehmet Nuri Demir yazdı: Sosyo-Kültürel Bellek 2

Sosyal/kültürel hafıza, geçmişin, şimdinin ve geleceğin arasındaki köprü gibidir, insanoğlunun zamanda köklerini yaymasını temin eder. Kimliğin inşa edilmesinde zaman döngüsü içerisinde insanın varoluşu için özel bir nitelik taşıyan kurucu bir işleve sahiptir. İnsanoğlu, yaşam biçimlerini, değerlerini veya inançlarını muhafaza ederek içinde bulunduğu toplumun niteliklerini bir sonraki kuşağa aktarmak suretiyle bunun sürekliliğini sağlar. Sosyal belleğin mutlak bir biçimde aramış olduğu şey, yanlızca geçmişi birebir tecrübe etmiş kişisel bellekler değildir; toplumların kültürel ve genetik şifrelerini temsil eden kütüphaneler, müzeler, anıtlar, tarih kitapları gibi sosyal bir biçimde inşa edilmiş bellek oluşturma unsurları veya mekânlarıdır. Sosyal bellek, toplumu meydana getiren faillerle kültürel ürünler arasında kurulan bir ağa benzetilmiştir. Sosyal belleğin, öncelikle toplumsal kimliğin oluşturulması, bu kimliğin tutarlılığını muhafaza amacına destek olduğu ve bu amaca uygun bir şekilde tarihsel bilgileri de yeniden yapılandırdığı iddia edilmiştir. Sosyal bellek, bir topluluk tarafından paylaşılan, sosyal bağlam ya da kültürel ürünler tarafından yeniden şekillendirilen ve grup üyelerinin sosyal kimliği üzerinde önemli rolü olan bir bellek formudur. Kişilerde olduğu gibi toplumların tarihlerinde de önemli bir rol oynayan tarihsel, kültürel, sosyal, iktisadi birtakım olay veya olguların sosyal bir hafıza çevresinde yeni baştan ortaya çıkmasıyla sosyo-kültürel bellekten söz edilebilir.

Sosyal belleğin yayılım alanı oluşturabilmesi için bir olay veya olguya ilişkin hatırlanan bilgi veya tecrübelerin failler arasında iletilmesi/aktarılması ve toplum içerisinde dağıtılarak yayılması gerekir. Kişisel epistemik kazanım ya da tecrübeler birbirlerinden bağımsız şekillerde kodlanarak temsil edilse bile kolektifin üyeleri arasında cereyan eden aktarım esnasında bu farklı anılar birbirleri ile ve öteki kültürel ürünler ile etkileşime girerek yeniden yapılandırılır. Bu etkileşimler neticesinde paylaşılan anılar, birbirinden farklı kişisel anıların birleşiminin daha ötesinde sosyal bellek biçimi haline girer. Hafızaya dayalı öğrenmenin, bilgiyi işleme ve anlam oluşturmanın pasif ve aktif kazanımları arasında dinamik bir ilişki olduğu iddia edilmiştir. Assmann, her kültürün, bireysel öznelerin her birini, ortak normlar ve anılar temelinde anlamlı bir yaşam deneyimine bağladığını iddia eder. Ona göre bu tecrübeler sayesinde kişiler ortak bir kültürel geleneğin nesnelleştirilmiş biçimlerindeki temsiller/semboller olan sosyal dünyalarının kimliklerinin yönlendirici sembolleri aracılığıyla kişisel kimliklerini çerçeveleyebilirler.

Bellek hem bireysel olarak hem de toplumsal düzeyde bir aidiyet farkındalığı inşa etmemizi sağlayan bir unsurdur. Kimliğimizin veya benliğimizin zamanla ilişkili olduğu ve bireysel benliğimizin zamanın malzemesinden oluşturulmuş art zamanlı bir kimlik olduğu iddia edilmiştir. Fransız sosyolog Maurice Halbwachs’a göre sosyal düzeyde bellek, bir sosyal iletişim veya etkileşim konusudur. Halbwachs, belleğimizin genel anlamda bilinç süreci gibi sosyalleşmeye ve iletişime bağlı olduğunu ve belleğin sosyal yaşantımızın bir fonksiyonu olarak analiz edilebileceğini öne sürmüştür.  Sosyo-kültürel bellek, bireylerin ömürleri tükense dahi tükenmeyen bir bellek bileşenidir. Toplumun müşterek gelenek, görenek, değerler, etkinlikler ve dünya görüşleri çerçevesinden tanımlanıp kollektif bir kimlik inşa eder. Ahlaki bir bağlam, dil, toprak, kültür, inanç vb. açısından birlik kurar. Toplumlarda olduğu gibi belleğin de duygu durakları vardır. Sosyo- kültürel bellek, kesintiye, yasaklamalara ve birtakım engellemelere maruz kalıp yok sayıldığında, kültürel kimlik veya topluluğun tanımsal unsurları yara almaya başlar. Kültürel bellek veya kültürel kimlik bir güç, mücadele ve iktidar alanıdır. Güçlü olan söylem biçimleri, kendi sosyo-kültürel bellek yatırımlarını yaparak evrensele ve norma evrilmek için mücadelesini devam ettirirler.