Zeynep Özalp kaya yazdı: Siyaset İçin Yaşayanlar, Siyaset Sayesinde Yaşayanlar…

Yoğun bir siyasal gündemin içerisinde bulunduğumuz bu günlerde Weber’in meslek olarak siyaset kitabını karıştırırken şöyle bir soruya denk geldim: “Tarihin dümenini elinde tutulmasına izin verilen kişi nasıl olmalıdır?” Diğer bir deyişle insanları yöneten ve gücü elinde bulunduran siyasetçiler nasıl olmalıdır?

Siyaset, zihin dünyamızda hep olumsuz kavramlarla özdeşleşmiş ne yazık ki… Güç-çıkar ilişkisi üzerinden yalanla ve demagojiyle gerçekleşen eylemler olarak tarif edilir. Ne yazık ki bugüne kadar Siyaset Ahlakı ve Siyasi Etik hakkında çok az konuşmuş ve tartışmışız. Atı “tımar etmek”, halkı “terbiye etmek”, “düzen”, “idare” anlamlarıyla düşünüldüğünde ve eskilerin tanımlamasıyla şehirlerin yönetim ilmi olarak tabir edilen siyaseti insani değerlerden ve evrensel ahlak ilkelerden ayrı düşünemeyiz. Dolayısıyla toplum olarak siyasetçilere yüksek sesle şunu söylememiz gerekir: Siyasetin ahlakı vardır ve olmak zorundadır.

Öncelikle ahlak insandaki karakter yapısını ifade eder. Siyasi etik ise “siyasal yapıların, kişilerin ve söylemlerin nasıl bir düzen içinde bulunmasını sağlayan normlar” olarak tarif edilir.  Evrensel ahlak ilkelerinden bahseden Kant sonucu ne olursa olsun bireylerin ahlaki davranıştan asla vazgeçmemesi gerektiğini düşünür. Buna karşın faydacı yaklaşımı benimseyenler ise bir eylemi toplumdaki toplam faydayı arttırıyorsa ahlaki olarak kabul ederler. Akıllara hemen o meşhur isim geliyor: Machiavelli! Prens adlı kitabında siyasetin etik ile açıklanamayacağını güç çıkar ilişkisine dayandığını söyler. Böylelikle siyasal alanda idealler kaybolduğu, güç ve çıkar için her şeyin mubah olduğu bir anlayış gelişir. Hikmeti Hükümet de böyle bir temele dayanıyor:

“Bizi yönetenlerin bir bildiği vardır…

Savaşa gidiliyorsa, düşmanlarla barış yapıldıysa,

Alınan tedbirlerde, üretilen politikalarda

Bizim görmediğimiz o büyük resmi görenlerin

Bir bildikleri vardır”…diye düşünürüz.

Politikacılarımızın kararlarını ve davranışlarını siyasi etik bağlamında eleştiremeyiz ve düşünemeyiz. Weber diyor ki; iktidar mücadelesi veren siyasetçiler ikiye ayrılır: ilkesel davrananlar veya bencil çıkarları için iktidarı kullananlar. Diğer bir deyişle siyaset için yaşayanlar veya siyaset sayesinde yaşayanlar.

Artık daha fazla dillendirmeli ve daha yüksek bir sesle tartışmalıyız. Belki de her kurumun, her siyasal örgütün ve partinin duvarına şu emirleri büyük bir levhaya yazıp asmalıyız, bu emirlerden birini bile çiğneyenlere siyaset yapma hakkı vermemeliyiz:

Çalmayacaksın!

Rüşvet almayacak ve adam kayırmayacaksın!

Eşit ve tarafsız davranacaksın!

Şeffaf olacaksın!

Fakir gözeteceksin!

Haksızlık yapmayıp, adil olacaksın!

Kamu malına zarar vermeyeceksin!

Sorumluluk sahibi olacaksın!

Söylediklerine uygun yaşayacaksın!

Şahsi çıkarların yerine ortak iyiyi düşüneceksin!

İnsana yaraşır yönetimlerde yaşamak ve ahlaklı bir siyaset istiyorsak kendimizi de yoklayacağız çünkü nasılsak öyle yönetiliriz…