Siyaset Köşesinden Herkese Merhaba,

Siyasetin hayatımızın her alanını belirlediği bir toplumda, siyasallaşmak zorundayız. Siyasetin kurallarını, bilgisini, hilelerini bilmeli ve geleceğimizi emanet ettiğimiz siyasetçileri buna göre belirlemeliyiz. Bu köşede siyaset bilimi doktoru olarak ilgili olanlara bazı reçeteler sunacağım.

Nedir Siyaset? Demagoji, manipülasyon, çıkar, iktidar hırsı mı?...

Kamu hizmeti, adalet, medeni olmanın bir gerekliliği mi?..

İktidarın doğası nedir, Nasıl elde tutulur? Devlet nedir?

Nasıl karizmatik lider olunur?

Muhafazakarlık, İslamcılık, Türkçülük nedir?

 Bu önemli soruların cevabını siyaset köşesinde bir nebze olsun cevaplamaya çalışacağım.

Thomas Aquinas der ki İnsan doğası gereği siyasaldır. Çünkü medeni hayatın içerisinde bulunan bizler yöneticilerimizi belirler, memnun kalmadığımızda onları değiştirir, insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşayabilmek için bazı kurallar belirleriz.

Şükür ki dünyada var olan rejimlerden en makul olan demokrasi ile yönetildiğimiz için bireyselliğimizi çok aktif bir şekilde harekete geçirmeliyiz, itiraz etmeli, hak ve sorumluluklarımızın bilincinde olmalıyız. Bunların hepsi siyaseti bilmekle mümkündür.

Nizamülmülk siyaset tanımını hayvanı özellikle de atı tımar etmek, terbiye etmek anlamında kullanmıştır. Siyasetname adlı kitabında siyasetin işlevlerini şu şekilde sıralamıştır: Halkın idaresi, devletlerarası münasebet, toplumun nizamı ve bu nizamın bozulması durumunda verilecek ceza… O’na göre iktidar sahibi ferr-i izedi (ilahi ışıka) sahiptir, bu ışık batı medeniyetinde karizma olarak tanımlanır. Eski Yunancada politika kelimesinin kökenini, “şehir” anlamındaki “polis” kelimesi oluşturmaktadır. Politik olmak kentli olmanın bir gereğidir. Bu tanımlardan hareketle şunu söyleyebiliriz; hem doğu hem de batı toplumlarında siyasal olmak medeni olmaktır aslında.

İkincisi siyaset bilinenin aksine sadece mantık ve çıkar ile ilişkili değil duygularla da ilintilidir. Eski aydınlanmacı filozoflar insanı animal rationale (aklını kullanan hayvan) olarak tanımlamıştır. Fakat günümüzde duygulardan fazlasıyla bahsediliyor. Terry Eagleton der ki İktidar etkili olmak için kendini duyulara işlemek zorundadır. Çünkü siyaset aynı duyguları, aynı davayı, aynı kaderi paylaşan insanları bir araya getirmektir bir anlamda. Kitleleri düşünelim onları hareket ettirecek en yüce iki güç: dini ve milli duygulardır. Türkiye’de bu konuda oldukça başarılı siyasetçiler: Atatürk, Menderes, Erbakan ve Erdoğan… Dolayısıyla duygusuz siyaset olmaz.

Reçetemizin üçüncü maddesi ise siyasette mücadele ettiğimiz tarafla kendimizi tanımlarken doğru/yanlış; hak/batıl; iyi/kötü; haklı/haksız ayrımlarını çokça kullanırız. Evet, kendimizi ve ötekini tanımlarken değer yüklü ifadeler daha etkili olabilir ama siyasette kavramları yerli yerinde kullanmamız gerekmektedir. Söz gelimi şu şekilde tanım yapılabilir: “Biz sağcıyız, onlar solcu”; “biz düzenin değişmesini istiyorken onlar düzeni korumak istiyor”; “Biz muhalaefet partisini destekliyoruz onlar ise İktidar yanlısı”

Diğer kurallarımız ise şunlardır;

Farklı ideolojik grupların ve düşünsel aidiyetlerin olduğu yerde siyaset daha renkli ve anlamlıdır. Herkesin aynı görüşü ve aynı partiyi benimsediği bir topluluk hayal edin, orda siyaset yapmanın bir gereği yoktur.

Tüm siyasetçiler insan onuruna yaraşır bir düzen vaadiyle geliyor. Hepsi zengin/fakir; kadın/erkek; doğulu/batılı ayrımı yapmadan herkesi kucaklayacağını söylüyor. Tüm siyasal partiler daha müreffeh, daha adil, daha eşit bir sistem sözünü veriyor. Önemli olan çoğunluğu kimin ikna ettiğidir çünkü siyaset ikna sanatıdır.

Siyasetçiler doğru bilgiye sahip dürüst danışmanlar ile planlar yapmalıdır.

Siyasetçiler iktidar bilgisine sahip olmalı, nasıl bir toplumu yönettiklerini ve hangi hedeflerin siyasi açıdan olanaklı olduğunu bilmeleri gerekmektedir.

Kısacası siyaset mantık, duygu ve feraset gerektiren ve hayatlarımızı belirleyen bir alandır…

Bir sonraki yazımızda yönetim biçimleri üzerinde hasbihal edeceğiz,

Kalın sağlıcakla…