Behlûl bir gün Halife Harun Reşit’in tahtına oturmuştur. Onu gören askerler Behlûl’ü hızlıca tahtan indirip güzel bir şekilde dövmüşler. Behlûl yemiş olduğu dayağın ardından bir köşeye sığınmış ve ağlamaya başlamış. Bu esnada içeri giren Harun Reşit, sohbet arkadaşının ağladığını görünce görevlilere kızmış. Bunun üzerine Behlûl:

-Dur onlara kızma” der. Beni dövdükleri için değil, senin için ağlıyorum demiş. Harun Reşit:

-Neden benim için ağlıyorsun” deyince, Behlûl:

-Ben birkaç dakika şu tahta oturdum ve dayak yedim. Ya sen yıllardır bu koltukta oturuyorsun, acaba ahirette durumun nasıl olacak ne yapacaksın,”

Behlül, Abbasi halifesi Harun Reşit zamanında yaşamış sufi bir derviştir. Diğer dervişlere ve meczuplara ait söz ve hikâyeler çoğunlukla ona atfedildiği gibi birtakım halk fıkraları da kendisine mal edilmiştir.

Her devirde Behlüllere ihtiyaç vardır, her devirde de bir Behlül vardır. Ancak onlardan istifade edenler ise hemen hemen hiç yoktur. Behlül ile Harun Reşit’e ithaf edilen hikâyelerin çoğunun kurmaca olduğu düşünülse de her biri ayrı bir ders niteliğindedir. Maalesef biz sadece gülmek için okuyor ve dinliyoruz. Yukarıdaki hikâyede de büyük dersler vardır; anlayana!

Toplumun veya bir kesimin sorumluluğunu üstlenen kişi o sorumluluğun gereğini yapmakla yükümlüdür. Sevgili peygamberimiz (sav) bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici, bir çobandır. Erkek, aile efradının (bireylerinin) çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır.” Çoban; kelimesi birçok kültürde doğru yöne yönlendiren anlamında kullanılır. Nasıl ki çoban sürüsünden sorumlu ise yönetici, işveren, anne-baba vs. yönetimi altında bulunanları doğru yöne sevk edip hak ve adalet üzere yönetmekle sorumludur.

Yöneticiliğe talip olanların bu görevi hakkıyla yapabilmesi için bu konuda ehil ve bilgili olması gerekmektedir. Aksi takdirde görev talep etmemeleri, talep karşıdan gelirse dahi kabul etmemeleri gerekir. Ancak bu karakterde olan insanlar maalesef yok denecek kadar azdır. Fakat insanların çoğu yönetim işini yapma potansiyelini kendinde görür.

Her insan belli konularla alakalı belli yeteneklerle yaratılmıştır. Bundan dolayı hangi konuda yetenekli olduğumuzu keşfedip o konuda kendimizi geliştirmemiz gerekir ki hem kendimize hem de topluma faydalı olabilelim. Ehil olmayan kişiye aracılık edip bir göreve getiren kişinin hikâyesi ile devam ediyoruz:

Dini bütün, helale harama aşırı bir şekilde özen gösteren ibadetlerini hakkıyla yapan Ahmet adında bir adam günü gelince bu dünyadan göçmüş. Birkaç gün sonra bir dostu onu rüyasında görmüş. Dostu arkadaşının bir melek kadar iyi oluşuna şahit olup dünyadaki güzel yaşamının karşılığını merak edip sormuş: Dostum seni nasıl karşıladılar? Ahmet şöyle cevap vermiş: Beni iyi karşıladılar. Sonra hesap odasına alındım. Defterim incelenmeye başlayınca ürperdim. Yazılanların çoğu benim ile ilgili değildi. Ferahladım. Oradakilere bu defter benim değil, herhalde karışmış olmalı, dedim. “Burada karışma olmaz.” cevabını alınca ürperdim. Ama, dedim; bu defterde benimle ilgili olmayan suçlar var. Şu tarihte bir kişiye zulmetmişim. Bu tarihte bir çocuğu dövmüşüm vs. Bunlar benim inancım ve imanıma aykırı, demiş. Melek “beraber bakalım” diyerek defteri önlerine alıp incelemeye başlamışlar. Bir kişiye zulmetme suçuna baktıklarında Ahmet amcanın sevinçten gözleri parlamış: Bakın, burada suçu işleyen bir başkası. Melek, Ahmet amcanın gösterdiği yere bakmış ve Ahmet amcayı yıkan şu ifadeleri kullanmış: Evet, suçu işleyen bir başkası ancak bu kişiye ehil olmadığı halde bir makama atanması için gayret ve aracılık etmişsin. Ehil ve yetkin olmayan kişilerin yetkili makamlara getirilmesine aracılık ettiğin için onların yaptıkları zulümden sana da hisse yazılmış. Diğer taraftan gücün yettiği halde bir çocuğun hor görülmesine müdahale etmediğin için oradan da sana hisse yazılmış. Defterinde bizzat yaptığın hatalar-kusurlar az olmakla beraber maalesef aracı olduğun ve müdahale gücün olduğu halde müdahale etmediğin suçlar ile doludur…”

Rabbim bizi ehil olmayan kişilere aracılık edip onların işleyecekleri suçlara ortak olmaktan, bir göreve yerleştirirken hak edeni değil de bir başkasının atanmasına dolaysıyla hak sahibinin hakkını gasp etmekten korusun.