Murtaza Kamar yazdı: Sinsi düşman!..

Yavaş yavaş ama süründürerek öldüren sinsi düşman, baş belası!.. Dost gibi gözüküp zehirli hançerini yavaş yavaş saplayan düşman… Bu sözler ne kadar uzatılsa yeridir.

Sigara içilen bir evde büyüdüm, tıpkı yaşıtlarım gibi. Babam tütün sarıp içerdi. Annem de öyle... Ancak annem babamın önünde asla içmezdi. Kardeşlerim de -yaşları kaç olursa olsun babamın önünde sigara içmezlerdi. Babalar çocuklarının sigara içmesini istemezlerdi. Sigara içtiklerini görünce bazen kızar,  bazen de döverlerdi. Ancak rol model olarak sigara içmeye devam ederlerdi. Bazı cahil babalar ise sigarayı adeta erkekliğin şanındanmış gibi görüp çocuklarını sigara içmeye teşvik ederlerdi. Mesela bir komşumuzun  3-4 yaşlarında bir oğlu vardı. Kalınca bir sigara sararak ona verip içirtmeye çalışırdı. O küçücük narin parmaklar arasına sigarayı tutturmaya çalışır ve “Benim oğlum erkek! Şimdiden sigara içiyor. Siz bir de büyüyünce görün!, derdi. Ne büyük gaflet!

Her ne kadar zararlı bir davranış da olsa, eskiden sigara içmenin dahi bir adabı vardı. Gençler çarşıda sigara içerken büyükler görür diye haya eder, sigara ağızda gezmezlerdi. Sigarayı bu nedenlerden dolayı, iki parmak arasında değil;  avuç içinde gizlerlerdi, sadece ve sadece edepten… Kadınlar-kızlar çarşı pazarda toplu yerlerde asla sigara içmezlerdi. Bu durum çok ayıp karşılandığından bir kadın böyle ortamlarda sigara içmeyi aklından bile geçirmezdi. Kaldı ki genç kadınlar arasında sigara içen hemen hemen yoktu. Erkekler arasında sigara içmeyen ise çok nadir olurdu.

Evlerde sigaralık bulunurdu. Gelen misafirlere çay-kahve ikram eder gibi sigara ikramı yapılırdı. Mardin'de taziyelerde çay ikramı yapılmaz. Sadece “Mırra”  adı verilen,  iki yudumluk acı kahve ikram edilirdi. Arkasından sigara ikramı başlardı. O zamanlar taziye evleri olmadığı için taziyeler genelde evlerde yapılırdı. Misafirlerin kabul edildiği odanın ortasına, içinde bir parmak su bulunan sini (büyük tepsi) konulur, biten sigaraların izmaritleri bu siniye atılırdı.  

Askerde iken mide rahatsızlığından dolayı sigarayı bırakmak zorunda kaldım. Ancak bu durum çok sürmedi. 5-6 sene sonra yine yukarıda bahsettiğim algıdan dolayı istemeden de olsa sigaraya tekrar başladım. 1995 yılında Ankara’ya bir yıl süreli okul gibi olan kursa katıldım. O zamanlar içtiğim sigara paketinin fiyatı üç lira idi. Memurdum, maaşım pek öyle yüksek değildi. Bir gün şöyle düşündüm: “Yüce Rabbim maaşımı ailemi geçindirmek için bahşetmiş. Bu maaş ailemin hakkı, benim değil. Dolayısıyla kendime keyif veren, yani zorunlu olmayan sigara için üç lira ayırıyorsam; ailemdeki her ferde keyfi harcamalar için üçer lira ayırmak zorundayım. Onlara her gün üç liralık bir şey almalıyım ki ailemin hakkına girmemiş olayım. Bir hesap yaptım. Ailede dört kişiyiz. 4*3*30= 270 TL. Bu maaşımın önemli bir kısmına karşılık geliyordu. Bu parayı bu şekilde ayırmam mümkün değil. O zaman tek çare kalıyordu kendime harcadığım paradan kurtulmak için sigarayı bırakmak.” 22 Ekim 1995 te yarım olan sigara paketine günün tarihini yazıp sigarayı bıraktım. Ancak bu bırakma beni çok zorladı. Okulda teneffüsler sigarayı çağrıştırdığı için teneffüsleri sınıfta geçirmeye başladım. Nihayet altı ay gibi bir süre sonunda, yavaş yavaş sigara içme dürtüsü azaldı. Bu altı ay çok zor geçti, ama nihayet başardım.

Yıllar geçti, çocuklarım büyüdü. Çocuklarımın sigara belasına düşmemeleri için bir plan hazırladım. Rahmetli annem bizde kalıyordu. Sigara tiryakisi olduğu için evde her zaman sigara bulunuyordu. Çocuklar orta okula gidiyorlardı. Bir gün avluda oturuyorduk. Annemin paketinden iki tane sigara alarak çocukları karşıma aldım. Sigaraları çocukların ağzına tutuşturarak yaktım ve onlara derin nefes almalarını söyledim. Sonucu tahmin edebiliyorsunuz. Böylece çocuklar sigarayı arkadaşlarından değil babalarından tattılar. O günden beri ne sigara içtiler ne de evlerinde sigara içilmesine müsaade ettiler. 

Ara sıra doktora gittiğimde sigara içiyor musun, sorusuna muhatap olunca gururla “İçmiyorum” diyorum. Ancak doktor akciğer grafilerinde geçmiş yıllarda içtiğim sigaraların etkisinin hala görüldüğünü söylüyor. Aralıklı 10-11 yıl sigara içince böyle oluyorsa, yıllardır sigara içenleri düşünemiyorum. Bunun için sigara içmeye devam edenlere, Allah rızası için bırakmaya çalışmalarını rica ediyorum. Bazısı “Zaten ölmeyecek miyiz”, diye cevap veriyor. Ancak şunu unutmayalım ki, girişte dediğimiz gibi sigara hemen öldürmüyor. Sizi ve sevdiklerinizi süründürerek öldürüyor…  Ve esas mesele, ölmek yahut yaşamak değil; hayatı kaliteli sürdürebilmektir. Yaşam kalitenizi çaldırmayın…