Covid-19 dünya sistemini her alanda alt üst ettiği kadar ekonomik bir felaketi de beraberinde getirdi. İnsanlar önce bir yağma trendine, sonrasında büsbütün umutsuzluğa ve güvensizliğe teslim olur hale geldi. Ekonomik varlığını çeşitli girdilere dayandıran coğrafyalar bu kaos ortamında yaşam mücadelesindeki sınavlarında görece başarılı olabilirken, coğrafya kimileri için bir kez daha kader oldu. Daha doğrusu insan, coğrafyanın kaderi oldu. Van, böylesi bir süreçte kaderine razı gelmek zorunda kalan coğrafyalardan biri olarak maalesef bir kez daha kendi kendine mücadele yürütmek zorunda bırakıldı.

Van’ın ekonomik girdilerini buraya sıralamanın manası yok. Zira, elimizde ekonomik girdi olarak sıralayabileceğimiz kısa bir listemiz dahi yok. Tarım ve hayvancılık, sanayi, fabrikalaşma, turizm vb. alanların nerdeyse hiçbirinde ekonomik refahı arttıracak elle tutulur bir ajandamız yok. Varsa da bu yazıyı yazarken incelediğim güncel TÜİK verilerinde Van’a dair bir şey göremedim. Dileyenler şuradan bakabilir.

Ekonomik açıdan zor günler geçiren Türkiye, bölgesel olarak farklı zorluklara maruz kaldı. Eğitim, sağlık, ekonomik yeterlilik, sosyal avantaj bakımından son sıralardaki tutarlı tavrını sürdüren Van, ne yazık ki Covid-19 krizinde ekonomik gerilemeyi en derinden yaşayan illerin başında yer aldı. Gerilemede zirveye oturan Van, güncel ekonomisinin temelini oluşturan İran sınır kapısının kapatılmasıyla ekonomik krizin startını vermiş oldu. Sosyo-ekonomik açıdan daha çok dışarıya bağımlı bir kent olmasının yanında, iç ekonomiyi canlı tutan İranlı turistin şehre girişinin sona ermesiyle, ekonomik kaygı kentin pek çok yerinde hissedilir olmaya başladı. Haliyle pandeminin seyrinin daha ılımlı bir veriye dönüşmesiyle, halk sınır kapısının açılmasını ilgililerden talep etmeye ve İranlıların Van’a yönlendirilmesinde ısrarcı olmaya başladı. Üstelik pek çok sınır kapısı açıkken, Kapıköy sınır kapısının kapalı olması insanların daha sitemkâr olmasına sebep oldu.

Şimdilerde THY’nin Trabzon-Van karşılıklı uçak seferleri gündem oluşturmakta. Vali beyin sosyal medya hesabından kamuoyuna verdiği bu müjde, bazı sivil toplum kuruluşları tarafından endişe verici olarak yorumlandı. Bunun ‘endişe verici’ olarak yorumlanmasının sebebi ise İranlı turistin Van’ı terk edip Trabzon’a uçması ve bu yüzden Van’ın neredeyse tek ekonomik avantajı olarak bel bağladığı İranlı turistin Trabzon’a göç edeceği iddiasına dayanıyordu. Öncelikle bu iddiayı değerlendirelim. Birincisi, Van’ın turizm sektöründeki emekçi ve yöneticilerin böylesi bir endişeye sahip olmaları son derece doğaldır. Çünkü, Van, öyle ya da böyle, İranlı turiste muhtaçtır. Şehrin turizm sektöründeki kişilerin böylesi bir değerlendirme yapmaları, kent ekonomisinde bu girdinin pekâlâ farkında olduklarını gösterir. Bu serzeniş, politik bir yaklaşımla değil, sadece ekonomik açıdan zor zamanlar geçiren ve neredeyse ekonomik varlığını sadece İranlı turiste dayandıran bir kentin sorunuyla ilgilidir. Zira TÜİK verilerine göre 2019 Yılında Kişi Başı GSYH’si En Düşük ikinci il Van’dır. Zaten normal koşullarda Van’a açılacak yeni ulaşım hatlarını Vanlılar neden istemesin ki? Van’ın daha ulaşılabilir bir kent olmasını insanlar neden ret etsin ki?

Trabzon yerel gazetelerinden birindeki bir köşe yazısında Van esnafının endişelerinin yersizliği dile getirilirken, aslında bu durumun iki şehir arasındaki diyaloğunu güçlendireceğinden söz edilmiş. Elbette diyalog açısından bu ulaşım hatları değerlidir. Fakat, Van’ı Trabzon’da oturarak değerlendirmek, Trabzon’un sahip olduğu ekonomik ve siyasi konumunu es geçerek Van değerlendirmesi yapmak adil ve doğru olmaz. Zira Van bir Trabzon değil. Trabzon ekonomik dayanağını pek çok yönden kuvvetlendirmiş bir şehir. %75'i tarım, hayvancılık, balıkçılık, avcılık ve ormancılıkla kuvvetli bir ekonomiye sahip bir şehre eklenecek turizm unsuru, katma değerdir. Van, böylesi bir pozisyonda değildir. O yazıda da ifade edildiği gibi, Arapların, Rusların ve yerli turistin turlarla akın ettiği bir cazibe merkezi, elbette İranlı turisti de çekebilecek bir destinasyondur. Haliyle, tek ekonomik girdisi elinden alınma durumunda olan her Vanlı, bu uçuş müjdesini kaygıyla karşılayabilir. Van’daki ilgililerin bu kaygıyı bastırmasından ziyade, ekonomik varlığı daha ileri bir seviyeye dönüştürecek formüller üstüne kafa yorması beklenir.

Vanlıların bu tarz tepkiler vermesinde başka unsurlar da vardır. Daha önce ellerinden alınan pek çok şey oldu Vanlıların. Erzurum’a kaptırılan kurumlar, yıkılıp dönüştürülmeyen hastaneler… Halk, alınanın geri verileceğinden ümitsiz. O sebeple, ekonomik anlamda kendi kendine yetmeye çalışan bir halkın ekonomik kaygısını anlamak lazım her şeyden önce. Ve buna somut çözümler üretebilmek. Van’dan çok daha küçük illere verilen imtiyazları Van’a da getirebilmenin sorumluluğunu bilmek lazım. Çünkü, ekonomi, birçok unsurun belirleyicisidir. Van’ın Türkiye illerine göre sosyo-kültürel açıdan dezavantajlı konumda olmasının asıl etkeni ekonomik sebeplerdir. Eğitimde son sıralarda olmasının sebebi, diğer pek çok unsurun yanında, ekonomik varlığın yeterli olmamasındandır. Evlerde her gün ekonomik sorunlarla boğuşan ailelerdeki bireylerin okul hayatında başarılı olması beklenemez. Bu ekonomik sorunlar, ailenin her ferdini etkiler.

İstenirse, Van çok daha geniş bir ticaret ve turizm kentine dönüştürülebilir. Zira, bu günlerde bir iletişim markasının reklamında da ifade edildiği gibi “Bakmaya doyamazsın, güzeller güzeli Van’a”