Adet olduğu üzere bir bayram yazısı ile daha karşınızdayım.

Geçtiğimiz birkaç yılda bayramı bayram gibi yaşayamadık.

Bunun en büyük sebebi pandemi oldu.

Bayramı bayram yapan birliktelikler, beraberlikler bir anda darmadağın oldu.

Koronavirüs illeti sadece insanları hayattan koparmakla kalmadı, geride kalanların ilişkilerini de kopardı.

Haliyle virüsün etkisini iyice azalttığı (en azından şimdilik), insanların tekrar eski hayatlarına döndüğü süreçte yepyeni bir süreç başlıyor aslında.

Bunlardan birisi de bizim gelenek, görenek ve bazı yazılı olmayan temayüllerin tahsisini yeniden yapmamız gerektiği hususudur.

Bunlar arasındaki en önemli şey de bayramı bayram gibi yaşamak, bir araya gelebilmek, yardımlaşabilmektir elbette.

Pandeminin yarattığı izolasyon olumsuz bir durum olarak öne çıksa da toplumun büyük kesimlerinde kalıcı bir izolasyona sebep oldu.

Özellikle gençler bu izolasyondan keyif bile alır oldu.

İçeriye kapanıp tamamıyla sanal bir dünyada kendilerince bir evran yarattılar.

Bu evrende sanal arkadaşlar, sanal alışkanlıklar ve sanal bir yaşayış tarzı oluşturdular.

Bu yaşayış tarzı içinde bayramlar, yardımlaşmalar, gelenekler, görenekler yok.

Haliyle bunları yeniden öğretmek ve hayata geçirmek gerekiyor.

Tıpkı yeni bir çocuğa öğretir gibi unutan tüm kesimlerin bizim bayramı bayram gibi yaşama şeklimizi, alışkanlığımızı ve değerlerimizi öğrenmesi gerekiyor.

Sadece pandemi değil aslında modern dönemin iyice yıprattığı bu alışkanlıklar sadece bir bayram kutlama, kurban kesme, et dağıtma törenleri değildi aslında.

Bunlar bizim bir araya gelme vesilemiz, düşküne el uzatma fırsatımız ve bir arada yaşayabilme sebebimizdi.

Uzun yıllardır tahrip oluyordu, pandemi tuzu biberi oldu.

Pandemi bitti.

Tek derdimiz bu kalmadı elbette.

Şimdi önümüzde pandeminin yarattığı manevi bir tahribata ile bir birlikte bir de maddi bir çöküş var.

Ekonomik olarak zor zamanlardan geçiyoruz ve bu sınav da en az pandemi kadar sancılı ve toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir süreç.

Ve en nihayetinde bu süreç de bir arada olmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı gerektiriyor.

Her kesimi zorlasa da en çok yoksulun zorlandığı bu zorlu süreçte gün dayanışma ve yardımlaşma günüdür.

Bu bayram ile sınırlandırırsak da kurbanlar, yardımlar en çok düşkünler için ihtiyaçtır.

Bu farzı yerine getirirken bu süreci hesaba katarak evine bırakın et alabilmeyi ekmeği bile zor alan insanları öncelemek gerekiyor.

Düşkünlerin sadece kurbanlık sunulması ile değil her anlamda destekleneceği bir dayanışmanın olduğu bir bayram geleneği ile hatırlandığı bir bayramı yaşatmak gerekiyor.

Bayramın tüm yönleriyle bayram olmasını sağlayan tüm alışkanlıkların yeniden başladığı bir süreç olmalı…

Bize bayramlar lazım.

Eski bayramlar.

Güzel bayramlar.

Keşke yine bayramlar o bayramlar gibi olsa.