Geçen yazıda tuhaf ve garip bir kent olduğumuzdan söz etmiştim.

Bu garipliği bitmeyen sorunlarımız, projelerimiz üzerinden vermiştim.

Bu yazıda bir garipliğe daha değineyim: Pandemi!
Hepimiz çok yakından biliyoruz…

Van koronavirüsün yayılmasından bu yana çok garip bir sürecin yürüdüğü kent oldu.

Kimi zaman zirveyi gördü.

Kimi zaman dibe vurdu.

Ve garip bir şeklide Türkiye’nin en çok iniş-çıkış yaşayan kenti oldu.

Ben yaklaşık iki yıllık zaman dilimi içerisinde Van’ın birkaç kez ‘en çok vaka olan kent’ ve ‘en az vakanın olduğu kent’ olduğuna şahitlik ettim.

Ya çok kötü olduk ya çok iyi olduk.

Anlaşılması zor bir şekilde yürüyor hastalığın seyri de.

Bunda da bir ayarımız yok anlayacağınız.

Ortayı göremiyoruz yine.

Ya çok iyi ya çok kötü.

Ama şu sıralar yine en iyiye yaklaşıyoruz.

Vaka oranlamasında en sonlardayız.

Aşı işinde biraz daha bastırsak yüzde 75 çift aşıyı tamamlayıp risksiz iller arasında yer alacak ve iyice sıyrılacağız.

Vaka sayımız da az.

Bence bu kez bu işi bitirmeye hiç olmadığı kadar yakınız.

Yaz gelince tatil akını ile yeniden zirvelerin yaşanmasından önce umarın bu işi biz de diğer iller de bitirir de yeniden aynı kaderi yaşamayız…

***

Bir gariplik örneği daha verelim.

Yıllardır aç-kapa seyrini yaşayan Kapıköy, önceki günlerde yeniden kapatıldı.

Bir aç, bir kapa politikasıyla bir türlü istikrarın sağlanmadığı Kapıköy/Razi geçtiğimiz haftalarda İran’ın yine tek taraflı kapatması ile gündeme geldi.

Kapanma gündeme yine bomba gibi düştü.

Açılınca sahibi çok olun, kapanınca da kimsenin üstlenmediği süreçte yine uzunca bir vakit hiçbirimiz neden, nasıl kapatıldığını anlamadık.

İran ile bir türlü sağlayamadığımız diplomatik ilişkiler nedeniyle ne olup bittiğini anlayamadık.

Ne ilgilisi ne yetkilisi bir şey demedi.

Dün de kapının açılacağı ile ilgili yeni haber geldi.

Bugün yeniden açılacakmış.

Mesele bir kez daha açılıyor olması değil elbette.

Kapının bu kadar çok açılma ve kapanmaya maruz kalması, kentin bu sıkıntıyı sürekli tekrar tekrar yaşaması sorun…

Böyle bir ortamda esnaf önünü görmeden nasıl yatırım yapsın?

Burada yatırım düşünen firmalar nasıl güvensin?

Yatırımcı neye dayanarak buraya yatırım yapsın?

Güven vermeyince olmuyor.

İstikrar olmayınca kimse durmuyor.

Böyle olunca da bir sınır kapısına sahip olma durumu kent için de bir türlü avantaj durumuna dönüşmüyor.

Haliyle sınır bekçiliği görevi dışında bir şey yapmıyor oluyoruz.

***

Dün gazetemizin gündeminde yine TÜİK istatistikleri vardı.

Van’ın aylık istatistiklerinin paylaşıldığı raporda kentin payına düşen ‘olumsuzluklar’ vardı yine…

Yıllardır bu raporlar geliyor, paylaşılıyor.

Ve bu okumalarda gariptir ki Van’ın yeri, konumu hiç değişmiyor.

TRB2 diye bilinen Van, Hakkari, Bitlis, Muş gibi kentlerde Van önce görünse de diğer bölgesel ve ülkesel sıralamalarda kent bir türlü doğru, düzgün bir konuma gelemiyor.

Sonlardaki yerimiz… Eğitim, sağlık, sanayi, üretim gibi alanlarda hep diplerde yer alıyoruz.

İhracatta hep aynı seviyedeyiz, ithalatta da her geçen gün oranı yükseltiyoruz.

O kadar umutlu bekleyiş, temenniye rağmen istatistikler, rakamlar her şeyi gösteriyor.

Van ne kadar ‘gelişen’ bir kent görünümünde olsa da o geride kalmışlık bitmiyor.

Çünkü biz bir adım giderken diğer kentler 3 adım ilerliyor.

Biz yatırım yapıldı diye sevinirken diğer kentler bu anlamda 5-10 kat yatırımlar alıyor.

Haliyle değişen bir şey olmuyor.

Yerimiz de sorunlarımız da hep aynı kalıyor.

Bu gidişle de…

Bu sonunculuklar bitecek gibi görünmüyor.

Allah yardımcımız olsun!