2011 yılında meydana gelen Van depreminin tam 10’uncu yılı doldu bugün.

Hem 23 Ekim hem de 9 Kasım’da iki yıkıcı deprem yaşayan kentin uzun yıllar unutmayacağı acılar yaşandı.

O dönem 644 kişi hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı.

Bu yıkım hem manevi hem de maddi kayıpların adı oldu.

Van uzun yıllar ne o depremi ne de kayıplarını unutabildi.

Fiziki olarak da halen hissediyor yaşıyoruz.

Çünkü tedbirler, depremle yaşama, tedbir alma konusunda o deprem bizde hiçbir şey değiştirmedi.

Depremle yaşamayı, afete hazırlıklı olmayı ve yapı konusunda afete uygun bir mimari ile inşa edilmiş bir kent kurma işini başaramadık.

Maalesef yapamıyoruz.

Bu kadar acıyı başkası yaşasa heralde derslerin en büyüğünü alırdı.

Ama biz alamadık.

Aksine, deprem öncesi nasıl yaşıyorsak öyle yaşadık.

Ve işte bugün yine depremin yıldönümü.

10 yıl önce bugün yaşanan o deprem, afetler ve tedbirler konuşuldu dün.

Önemli mesajlar verildi.

Bu mesajlardan birisi de deprem Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Azad Sağlam Selçuk yaptı.

Van ve afetlerin konuşulduğu o toplantıda Selçuk’un yaptığı konuşmalardan birisi şöyleydi:

“Bazı bölgeler doğal olaylarla karşı karşıya kalabiliyor. Van ise en fazla depremle karşı karşıya kalıyor. 2020 yılında deprem ve çığ yaşadık. 2021 yılında ise sel ve deprem felaketleri yaşadık 2011 yılında meydana gelen depremde 644 kişi hayatını kaybetti. Bundan ders çıkardık mı ya da ders çıkarıyor muyuz? Bunu düşünmemiz lazım. Geçen günlerde iki tane deprem yaşadık. Aktif faylar ve birden fazla deprem yaşanabilecek. Doğal olayları afete dönüştürüyoruz. Yanlış yerler seçildiği için zafiyetler yaşanıyor. Deprem ne zaman olacak diyeceğimize evim depreme ne kadar dayanıklı demeliyiz. Bir de toplum olarak ihtiyacınızdan fazla olan malzemeleri alıyoruz, bu konuda daha duyarlı olmalıyız.”

Bence bu söylenebilecek her şeyin özeti.

Afete maruz kalmaya müsait bir bölgede yaşadığımızı biliyoruz.

Her 20-30 yılda bu bölgede çok büyük depremler ve yıkımlar olduğunu biliyoruz.

Hepimiz depremin acısını defalarca yaşadık.

Çoğumuz büyük kayıplar verdik.

Ama maalesef 10 yılda gelinen noktada konuşulan şeyler hiç değişmedi.

Halen dön dolaş sadece “Şöyle yapmalı, şöyle etmeli” demenin ötesine geçemiyoruz.

Daha geçtiğimiz günlerde korkutan artçılar oldu.

O artçılardan sonra bile ne yapacağımızı bilemedik.

Toplanma alanları nedir bilmiyoruz?

Afet anında ne yaparız bilmiyoruz?

Binamız, evimiz, barkımız sağlam mı bilmiyoruz.

Deprem sonrası eylem planımız var mı bilmiyoruz!
Bildiğimiz tek şey hiçbir şey bilmediğimiz.

Afetin, depremin adını bilmenin ötesinde değiliz.

Haliyle söyleyecek çok bir söz de yok.

Sadece acımız tazeleniyor.
O kadar.