Ölüm dediğimiz şey o kadar garip, o kadar acı ki…

Yaşamayıncaya kadar acısını, kederini, büyüklüğünü bilemiyorsunuz.

Bir gün ansızın kapınızı çalıyor, en sevdiğinizi, en özelinizi elinizden alıp gidiveriyor.

Ansızın…

Sessizce…

Sevmeye ve doymaya fırsat bile vermeden.

Böyle işte hayat.

Bir bakıyorsunuz var,

Bir bakıyorsunuz yok…

Dün varken bugün yok olanlarımızın sayısı her geçen gün artıyor.

Biz de sevdiceğimizi, canımızı, ciğerimizi Volkan öğretmenimizi kaybettik.

Ailemizin ‘yufka yürekli’ Volkanı,

Öğrencilerinin biricik Volkan öğretmeni,

Annesinin kuzusu,

Bizlerin ciğerinin köşesi Volkan’ımızı acı bir kalp krizi ile yitirdik.

Henüz gencecik, henüz hayatının baharındaydı Volkanımız.

5 yaşındaki çocuğunun yaşında onlarca, yüzlerce öğrencisini, bizleri, ailesini hiç veda bile edemeden bırakıp gitti.

Ne ağır bir hastalık ne korona ne de amansız bir mücadele…

Okulların açılmasını, öğrencileri ile buluşmayı beklerken, ekmek kazandığı kapısında okulunda geçirdiği kalp krizi, ardından da haftalardır verdiği yaşam mücadelesi önceki gece bir anda bitiverdi.

Eşini, minik çocuğunu doya doya sevemedin, biz sevenleri ona daha doyamadan öylece gitti…

Hayatının genelinde olduğu gibi sessizce, usulca…

Kelimelerin anlatmaya yetmediği, yüreğin kaldırmadığı bu acı öyle büyük ki…

Yaşamadan, görmeden anlayamıyor insan.

Daha dün kendine has gülümsemesi karşımızda duran Volkan öğretmeni toprağa vermek kadar acı, onun annesinin acı feryatlarını işitmek ne kadar ağır bir bilseniz…

Üstelik yitirmeyinceye kadar da bilemiyorsunuz.

Sevdiğiniz her kim olursa olsun…

Sora kaybediyorsunuz.

Ardından anımsıyorsunuz.

Ne kadar özel,

Ne kadar önemli olduğunu…

İnsan kaybedince anlıyor.

Ölüm gelmeyince yaşamın koşuşturmacası arasında incecik bir köşede duran, kimi zaman varlığının kıymetini bilmediğiniz sevdikleriniz bir anda böylece gidiyor işte.

Ailemizin Volkan öğretmeni de böyle gitti.

Biz hep onu göreceğimizi düşünürken, daha nice yıllar bize kendine has o usul gülüşüyle güleceğini düşünerek, onun o sakin hallerini daha çok göreceğimizi umarak gitmeyecek sanıyorduk.

Ama gidiyor işte.

Bizden Volkan’ı ayıran bir küçük kriz oldu.

Kalbini sızlattı.

Nefesini kesti.

Alamadı.

Uyudu.

Bir daha nefes alamadı.

Günler, haftalar geçti.

Yoğun bakım kapısındaki göz yaşları sel oldu.

Dualar arşa çıktı…
Ama giden nefesi gelmedi.

Allah onun bu dünyadaki rızkını bir anda kesiverdi.

Volkanı kalp krizi ile bizden ayıran kader onun gibi nice güzel insanları türlü vesileler ile aramızdan alıp götürüyor işte.

Kiminin sebebi korona, kimininki bir anlık küçük bir kaza.

Öyle ya da böyle, şu ya da bu şekilde ölüm gelince alıp götürüyor.

Hiçbir gerekçe, hiçbir tartışmaya yer vermeden…

Götürüyor işte.

Sonra anlıyorsunuz ki hayat kısa!

Sonra anlıyorsunuz ki hayattaki birçok şey aslında anlamsız.

Üzerinde düşünülmeyecek kadar, bunca kavgaya değmeyecek kadar önemsiz.
Ölüme şahit olunca yaşamanın önemini, ölümün ağırlığını anlıyorsunuz.

Ölüm gelince hatırlıyorsunuz.

Biz bir kez daha hatırladık.

Ailemizin güzel insanı, kuzenimizi, anasının kuzusu Volkan’ımızı ebedi yolculuğa uğurladık.

Küçücük yavrusuna babasının çok uzaklara gittiği yalanını söylemek zorundayız şimdi.

Annesini, eşini, öğrencilerini ve daha bir çok kişiyi teselli etmek zorundayız.

Gizli gizli ağlayamalarımız bittiğinde unutmuş sanacağız.

Ama bilmiyoruz ki unutmayacağız.

Onu seven, onun iz bıraktığı, onun hayatının bir köşesinde yer aldığı hiç kimse Volkan öğretmeni unutmayacak.

Ailemizin güzel yürekli Vokan’ını uğurladık biz.

Allah’tan dileriz ki cennetinde gül kokulu evladı, güzel ailesiyle yeniden buluşsun.

Toprağı bol, mekanı cennet olsun.
Güle güle öğretmenim.
Güle güle canımız, ciğerimiz.

Seni çok özleyeceğiz.