Tedbir, tedbir, tedbir.

Türkiye koronavirüs belası ile mücadele etmeye başladığından bu yana dile getirilen en önemli noktalardan birisi bu.

Dünya ile birlikte salgınla mücadele etmeye çalışan, hala kesin bir ilacı ve tedavisi bulunmayan virüs için en etkili silah bu görülüyor.

Tedbirleri almak…

Temas etmemek…

Sosyal mesafe kuralına uymak…

Ve de en önemlisi: ‘Evde Kal’mak!

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başta olmak üzere tüm yetkili kurum ve kuruluşlar bu salgınla en büyük mücadelenin şu aşamada evden çıkmamak ile başladığını söylüyor.

Şu ana kadar yapılan da bu…

Virüsün Türkiye’ye geç geldiğini de hesap ettiğini düşündüğümüzde Türkiye bu noktada iyi bir sınav vermeye çalıştı.

İyi direndi.

Bir şeklide virüs ülkeye girdi.

Ondan sonra da başta İstanbul olmak üzere bazı şehirlerde biraz kontrolsüz yayıldı.

Halen de 5 kentte salgın ciddi boyutlarda.

Bunun en büyük sebebi dikkat eden kesim olduğu kadar, bu büyük tehlikeyi hiçe sayan büyük bir kesim olması.

Bir çok insan salgın ciddi boyutlara ulaşana ve ölümler her gün yüzlü hanelere ulaşana kadar bu işin ciddiyetini kavrayamadı galiba.

Sonrasında ise…

Yavaş yavaş evlere çekilme işi hızlandı.

Ama buna rağmen tam anlamıyla yapılmadı.

Diğer ülkelerde olduğu gibi hemen sokağa çıkma yasağı ilan edip hayatı durdurmak istemeyen yetkili isimlerin bu kararı suiistimal edildi.

İnsanlar çıkmaya devam etti.

Örneğin Van…

Van’da Cumhuriyet, Maraş gibi mecburiyet caddeleri bir türlü boşalmadı.

Uyarı yapıldı olmadı.

Vaka olduğu söylendi olmadı.

Ölümler olduğu söylendi yine olmadı.

Son olarak Van Valiliği caddeleri araç trafiğine kapattı.

Çünkü insanların bu caddeleri kullanma alışkanlığı bir türlü bitmiyordu.

Daha bu konuşuluyordu ki İçişleri Bakanlığı 2 günlük sokağa çıkma yasağı kararını duyurdu.

Elbette ki bu noktada hafta sonu olması hasebiyle alınan bir karar olması dikkat çekti.

Sadece 48 saatlik ve yoğunluğun az olduğu iki gün olmasıyla böyle bir uygulamaya gidildi.

Ama tedbir diye uygulanan hamle neredeyse bir faciaya dönüşüyordu.

Tüm Türkiye ile birlikte Van’da da insanlar yasağın başlamasına saatler kala bir anda sokaklara döküldü.

Haftalardır adeta “Geliyorum” diyen yasağın geleceğini bile bile hiçbir hazırlık yapmayan insanlar kendisini bir anda sokağa atıp fırınlara akın etti.

Oysa şimdiye kadar tedbirlerin alınması ile ilgili uyarılar defalarca yapılmıştı.

İşin garibi…

Çıkanlar keşke sadece ekmek almak için çıkmış olsaydı…

Herhâlde tüm Türkiye’de o birkaç saatlik süreçte sokağa çıkanların sadece çok az bir kısmı ekmek aldı.

Gerisi sosyal medyada da çokça espri konusu edildiği gibi kola, çekirdek, abur cubur almak için sokaklara döküldü.

Paylaşılan fotoğraflar, görüntüler adeta utandırdı.

Van’da da duruma tepki yağdı.

İnsanlar ne kadar feryat, figan etse de insanlar akın akın sokağa çıktı.

Alışveriş çılgınlığı saatlerce sürdü.

Sosyal mesafe kuralı hiçe sayıldı.

Kendisini o güne kadar pamuklara saran insanlar maskesiz, eldivensiz omuz omuza, sırtı sırta kuyruklara girdi.

Anlayacağınız emekleri ‘hiç’ etti.

Tedbirleri ezdi geçti.

Sadece kendisini değil.

Kendi evini, şehrini, ülkesini büyük bir tehlikeye atıp ekmeğini alıp evine gitti.

İki günlük yasak boyunca da kimseden çıt çıkmadı.

Ama bu böyle iki günde bitecek bir durum değil.

O gece dışarı çıkan herkes şu an büyük bir tehdidin taşıyıcı olma adayı belki de taşıyıcısı oldu.

Anlayacağınız…

Koca bir süreç, birçok kazanıma yazık ettiler.

Oysa hepi topu 48 saatte hiçbirimiz açlıktan ölmeyecektik.

Yazık ettik.