Bulunduğum şehirde bugün çarşı ortasında bir kavga olduğunu öğrendim. Patates, soğan kavgası değil. Ona alıştık sanırım. Patlıcanı zaten artık almıyoruz çünkü satan yok. Ee ne kavgası olacak daha demeyin ?

Önümüzdeki aylarda yapılacak seçimler var: Yerel seçimler. Namıdiğer belediye ve muhtarlık seçimleri. Bütün kavga bunun yüzündenmiş efendim. Muhtarlık seçimi yüzündenmiş . Kör olasıca muhtarlık benim canım insanıma nasıl da kavga ettiriyor. Oysaki o olmasaydı niye kavga edecekti ki benin insanım. Biri diğerinin tavuğuna hüşt demiş de mi kavga edecekler. Yok canım daha neler bunun için böyle şeyler yapmaz benin insanım değil mi ?

Neden-sonuç analizini iyi yapmak lazım. Yoksa seçimlerin kavga sebebi olduğu sonucu ortaya çıkacaktır." Ne yani ! Öyle değil mi? Her seçim öncesi yapılan kavgalar ne yüzünden ?" dediğinizi duyar gibiyim. Hayır efendim. Bal gibi de öyle değil. Seçimle yönetilen onlarca ülke var. Bunların birçoğunun gelişmiş ülkeler olduğunu kabul edersek ki inanın bana yaşadığımız sorunların hiç birini yaşamıyorlar. Olsaydı duyardık . Dünya çok küçüldü bilirsiniz . Her olay çabucak yayılıyor her yere. Ama onlarda muhtarlık için birbirini öldürenler yok . Onlar bu işi gerçekten çok iyi yapıyorlar. Kavgasız, gürültüsüz. Neden mi? Çünkü onların seçimden anladığı ile bizim anladığımız farklı şeylerdir.

Seçimler esasında bireylerin demokratik temsilliyet sahasıdır. En layık, en güvenilir, en demokratik olanın sizi yönetmeye aday olduğu bir saha. Bizde bu durum karışık üzülerek belirtmeliyim. Biz ve demokratiklik. Bunu başarmak mümkün mü ? Yani seçimleri birer demokratik temsilliyet sahasına dönüştürebilir miyiz? Evet. Bir şartla. Cehaleti yendiğimizde bu mümkün olacaktır. Cehaleti yenmeden bu kesinlikle başarıya ulaşılmaz, bu nettir. Zira cahil bir toplum hiç bir zaman hiç bir şarta demokratik olanı seçmez. Cahil olduğumuzu kabul edersek bu iş için gereken en büyük adımı atmış oluruz. Kedisini eleştiren, eksiğini hatasını bulan toplumlar büyük ilerleme sağlar. Durmadan kendisini öven, kendisini yücelten toplumlar değil. Zaten bunu başardığımızda kendi kendimizi övmeye ihtiyacımız kalmayacaktır. Bugün neden Finlandiya’nın süper eğitiminden söz ediyoruz, neden onları övüyoruz? Çünkü onlar zamanında harcanması gereken zamanı kendilerini övmeye ayırmadıkları için.

Cahiliz ama üstümüze toz kondurmayız. Her şeyin en iyisini bildiğini düşünen bizler gider yine amcamızın oğlunu, aşiretimizin büyüğünü, köyün yetmişlik yaşlısını seçer layık ve ehliyetli olduğuna bakmadan ona hadi bizi yönet deriz. Bunun adı cehalettir. İşte budur bizim seçimden anladığımız. Seçtiğimiz, tercihimiz cehalettir aslında. Dahası layık olmadığı halde o konumu elde eden ve kendisini oranın ebedi yegane sahibi olduğunu sanan bir problemli kişilik ile mücadele eder dururuz. Sonrasında bildiğiniz gibi kavga, gürültü .

Şu muhtarlık olayının mantığını anlamış değilim. Artık bu işin bir çözüme kavuşması lazım . Bana kalırsa belli bir yaş kriteri olmalı artı bir sınava tabi tutulmalı. Böylece bugün birbirini pataklayan insan manzaralarıyla karşılaşmayız. Ülkede lisans mezunu binlerce insan durur iken ilkokul mezunu bile olmayan bir insana 'devlete hizmet ediyor, vatandaşların

sorunlarını gideriyor' denilmesi de ayrı bir trajedidir. Alışık olduğumuz bu trajediyi sonlandırmak sanrım zaman alacak.