Bizler kente dair ufak-tefek konuları konuşup çözüm aramaya çalışırken, yolumuz olsun, trafik hafiflesin, çevre yolu bitsin gibi temennilerde bulunurken ve yıllardır konuşmamıza rağmen bunlara kavuşmamışken tüm bunlardan çok daha büyük bir problemimiz oldu.

Öyle ki…

Van açısından geri dönüşü olmayan bir sürecin başlangıcı sayılabilecek kadar büyük!

Üstelik bu sorun bir kaçımızın ya da kentin bazı kesimlerini falan ilgilendirmiyor.

Doğrudan hepimizi, hayatımızı…

Ne olduğunu aşağı yukarı tahmin etmişsinizdir.

Çünkü biz de gazete olarak uzun süredir gündemde tutuyor, bazen üst üste günlerce manşete taşıyıp konunun ciddiyetine dair vurgu yapmaya çalışıyoruz.

Adı: Kuraklık!

Biliyorum kentin kuraklık yaşadığına inanmak güç.

Hatta Vanlılar’ın birçoğu suyun bol olduğu bir kent olduğu düşüncesinden hareketle kuraklık deyince gülüp geçiyor.

Son olarak Van TSO’da gerçekleştirilen bir toplantıda konu ele alınmış ve toplantıya katılanların sayısı bir elin parmaklarını geçmemişti.

Orada salonun boşluğundan dem vuran akademisyenlerdin birisi de aynı şeyi söylemişti.

Muhtemelen Vanlılar kuraklığın henüz bir sorun olduğunu düşünmüyor ki bu tür toplantı ve buluşmalara henüz katılmıyor.

Devamında da ne zaman suyun ciddi anlamda yoksunluğu hissedildiğinde Vanlılar’ın işin ciddiyetini anlayacaklarını söylemişlerdi.

Ama sanırım bu iş şu an gayet ciddi!
Bilim adamları, akademisyenler hiç iyi konuşmuyor.

Van Gölü’nün çekilmesi kilometreleri buldu.

Suyun kaybettiği derinlik metreleri aştı.

Kentte bir çok küçük göl kurudu, barajlar taban seviyesine kadar düştü.

Tarımsal anlamda çiftçiler bu yıl dibe vurdu.

Hayvanlarını kışın otlatacak kadar hasat alamadıkları gibi, besleyecek yemi alacak paralar da kazanamadılar.

Yıllardır tarım ve hayvancılığı hakkıyla yapamayıp tarımsal sulamada suyu bol keseden harcayan bizler öyle görünüyor ki birkaç yıl içinde artık o eski bolluğu bulamayacağız.

Bu işin şakası yok.

Üstelik son yapılan toplantıda da öne çıkarıldığı gibi bu mesele sadece Van Gölü’nün seviyesi meselesi değil.

İçme sularımız da bitiyor.

“Van Gölü kurusun banane” diyecek kadar umarsız davrananların aklında bulundurması gereken bir şey daha var ki ilerde içecek su dahil bulamayabiliriz.
O derece!

Şakası yok.

Espri falan yapmıyor kimse.

Bunu farklı alanlarda çalışan, konuya farklı cephelerden bakan bir çok bilim insanı söylüyor.

Bu sadece bizim meselemiz mi?

Hayır.

Bu dünyayı ilgilendiren bir mesele.

Bu kadar gürültü o yüzden kopuyor.

İklim Değişikliği zirveleri bu yüzden kuruluyor.

Karbon emisyon vs. konusunda bu yüzden adımlar atılıyor.

Türkiye’de İklim Değişikliği Bakanlığı bu yüzden kuruldu.

Bu mesele herkesin.
Ama esas mesele Türkiye’de kuraklığı en çok Van’ın yaşıyor olması.

İnanılır gibi değil ama bu böyle.

Biz suyumuzu kaybediyoruz.

Bu kayıp sürüyor ve bu geri dönüşü olmaya bir kayıp.

Yani bundan sonra artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak.

Yavaş yavaş daha kötüye gidecek.

Çok kötüye gitmemesi için de artık bazı tedbirleri beraber almak, beraber tasarruf etmek, ortak çalışmalarda yer almak zorundayız.

Evdeki musluğumuzdan tasarruf ettiğimiz bir damla su bile bu sürecin ortağı olmak demek.

Haliyle çok ciddiye almadığımız kuraklık işine bence artık bir önem vermek gerekiyor.

Her şeyi bir tarafa bırakıp şu meseleyi biraz ciddiye almak gerekiyor.

Bu iş şakaya gelmez.

Bilin istedim.