Umre için Mekke'deydim. Sabah namazını Kâbe'nin etrafında kılmak için çok erken kalkıp gitmek lazımdı. Kabe’yi karşınıza alıp namaz kılmanın huzuru başkadır. Namazı beklerken Kabe’yi seyre dalıyordum. Az çok İslam tarihini bildiğimden dolayı Peygamber Efendimizi gözümde canlandırıyordum. Şurada şöyle yapmıştı, burada böyle yapmıştı…şeklinde tefekküre dalıyordum. O esnada eski çalıştığım görev yerindeki bir kızımızın mesajı geldi. Mesaj şöyleydi: “Müdür bey; evlendim ancak bir türlü çocuk sahibi olamadım. Hamile kaldığımda hep sorun oluyor. Bana dua eder misiniz?” O anda gönülden ve yürekten Kabe’nin Rabbine (Allah) yakardım. Umre bitti. Döndük. Onu unutmuştum. Yaklaşık 10 ay sonra bana bir mesaj yolladı: Hamdolsun bebeğim bir aylık oldu…

***

“Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara: 186)

Bu muhteşem ayette Yüce Yaradan “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki ben yakınım.” Diğer bir ayette ise “...biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf: 17) buyurmaktadır.

Yüce Allah bizimle irtibatı böyle açıklıyor ve beni uzakta veya bir mekanda aramayın. Ben size sizden yakınım mesajını veriyor. Böylece bize bir güven aşılıyor. Tabi bu güveni elde etmek için doğru insan olmak lazım. “....ve şüphesiz Allah, dürüstlüğü, iyiliği hayat tarzı edinen muhsinlerle beraberdir.” (Ankebut: 69)

Şu iki hadis, her dua edenin mutlaka nasıl sonuç aldığını anlamamıza yardımcı olmaktadır: “Acele etmedikçe her birinizin duası kabul edilir. Bu sebeple (acelecilik yüzünden) insan, dua ettim de kabul olunmadı der”; “Hiçbir dua eden yoktur ki, şu üç sonuç arasında olmasın: “Ya istediği hemen verilir ya lehine ertelenip saklanır yahut da dua bir günahına kefâret olur” (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 283-285)

Cenab-ı Hak Hz. Musa’ya:

“Ya Musa bana günahsız bir ağızla dua et!” diye buyurdu.

Musa (a.s.):“Yarabbi bende öyle bir ağız yok ki, sana nasıl günahsız bir ağızla dua edeyim,” dedi. Bunun üzerine Allah’u Teala:

“Başkalarının ağzıyla dua et çünkü sen başkalarının ağzıyla günah işlemiş olmazsın, öyle hareket et ki diğer insanlar gece gündüz sana dua etsinler…”

Bunun için başkasının gönülden duasını almaya çalışmak çok önemlidir. Bu da emek ister. Bunun yolu; doğru insan olmaktan, doğru işi yapmaktan ve insanları Yüce Yaradanın özene bezene yarattığı bir emaneti olarak görüp gerekli özeni göstermekten geçer. Yüce Allah bir ayet-i kerimesinde “Ve insan başkasının değil, sadece kendi çabasının karşılığını görecektir.” Başkasının duası bu ayete ters düşmemektedir. Çünkü söylediğimiz gibi dua almak emek ister. İnsanlar duanın kıymetini bilseler dua almak için her türlü fırsatı kollayıp dua almaya bakardı.

"Karar verdikten sonra da artık Allah'a tevekkül et. Kuşkusuz Allah, kendisine tevekkül edenleri sever." (Ali İmran 159)

Bugüne kadar (elimden geleni yaptıktan sonra) Rabbim duamı ve kendisine tevekkül etmemi (sığınmamı) karşılıksız bırakmadı. Ama sonra ama hemen.

Rabbim başkasının gönülden duasını almayı bizlere nasip etsin…