"İşte burası benim yerim” deriz, bazı yerlerde. Bu his fıtratımıza işlenmiş bir his. İnsan doğası gereği yalnızlığa dayanamaz. Bu sebeple ilk insan olan Âdem’in hemen ardından Havva yaratıldı. Çünkü Âdem anlam aradı, bir yere, birine ait olmak istedi.
Belki de; sevilmeye, anlaşılmaya, güvenmeye duyduğumuz duyguları kapsayan bir terimdir, aitlik duygusu. Yargılanmadan, kimliğimizi saklamadan, eksilmeden tamamladığımız yerdir aitlik duygusu.
“Kendimi ona ait hissediyorum”
Bu cümlede öyle çok şey gizli ki…
Bir insanı, kendine ait hissetmek veya kendini birine ait hissetmen. Bu güvenin, bağın ve belki de sevginin en derin hallerinden biridir.
Ait hissetmek, bir başkasında kendini bulmak gibi. Aynı zamanda sana “Aitim “demek gibi. Ne güzel bir his bu… Hem ait olup hem de özgür hissetmek. Güvende olmanın en güzel hali.
En gerçek aitlik, bizi tutsak etmeyen, bizi daha çok biz yapan yerlerde başlar. Gerçekten ait olduğun bir yer veya biri varsa orada sevgi var, saygı var, gerçeklik var.
Ve bu duygularla beraber sen çoğalırsın, derinleşirsin, iyileşirsin, kendini daha iyi tanırsın ve mutlu olursun. İşte o aitlik kalbinin yurdu olur.