“Ve insan başkasının değil, sadece kendi çabasının karşılığını görecektir.” (Necm Suresi 39. Ayet)

Ortaokulda iken kardeşim gömlek diken terzide çalışıyor, ben de takım elbise diken terzide çalışıyordum. Yaz kış çalışırdık. Bazı çıraklar okul zamanı işi bırakırdı. Ancak biz çalışmaya devam ederdik. Ustalar da yarım gün çalıştığımız için okuldan dükkâna gidince epey bir çalıştırırdı. Okuldan saat 15.00 civarı çıkıp dükkâna giderdik. Çalışma bitiş saati belli değildi. Duruma ve mevsime göre saat 19.00 - 21.00’e kadar çalışıyorduk. Okul zamanı kardeşimin ustası yarım gün gidiyor diye haftalığını yarım veriyordu. Ancak ben dört- beş ustada çalıştığım hâlde hiçbirisi yarım haftalık vermedi.

Sabah saat 07:00 gibi evden çıkardık. O zamanlar da minibüsler vardı. Ancak çok lükstü. Öğrenciler nadiren binerdi. Bu yüzden arkadaşlarımızın çoğu gibi bizler de yürüyerek okula gider gelirdik. Bu yolculuk yaklaşık olarak 45 dakika kadar sürerdi. Öğle vakitleri okulda kalırdık. Genelde yarım ekmek alır nadiren de olsa katık (Peynir, zeytin, helva..) alıp okulun arkasında bulunan çeşmenin başına giderek yemeğimizi yerdik. Okuldan 15:30 civarında çıkıp direkt ustaya giderdik. Akşam ustanın insafına göre 19:00-21:00 saatleri arasında eve yollanırdık. Kardeşim benden daha erken çıktığından bana uğrardı ve beraber dönerdik. Dükkân ile ev arası yürüyüş yaklaşık 30-45 dakika  sürüyordu. Dükkândan çıkıp eve yol alırken, paramız da varsa çeyrek ekmek satın alırdık. (O zamanlar yarım ve çeyrek ekmek de satılırdı. Gençler bilmez ama rahmetli Kemal Sunal’ın filminde böyle bir sahne var) Çeyrek ekmeği eve varana kadar kardeşim ile gıdım gıdım yerdik. Kuş lokması kadar lokma alır, hem tadına varalım hem de eve kadar oyalanalım diye ağzımızda iyice çiğneyerek yutardık. Bazı günler paramız olmazdı. Paydos olup eve giderken usta kendi evine ekmek götürmemiz için para verirdi. Biz de giderken ekmeği alıp ustanın evine bırakırdık. Karnımız çok acıktığından ekmeğin kenarlarından taşan fazlalıkları belli olmayacak şekilde koparıp yerdik. O ekmeğin lezzetini daha sonra hiç alamadık.

Bu şartlar altında yaşarken okulda çok başarılı bir eğitim hayatım vardı. Şimdi düşünüyorum; ancak cevabını hala bulamıyorum. Biz bu tempoda ders çalışacak zamanı nasıl buluyorduk? Ev derseniz eve zaten yorgun argın gidiyorduk. Yemekten sonra da hemen yatıyorduk. Ders çalışmak için sadece okul ortamı kalıyordu. Okulda da teneffüslerde oyun oynuyorduk. Dolayısıyla okulda da ders çalışma zamanı yoktu. Bir tek seçenek kalıyor o da dersi derste öğrenmek. Sanırım bunu başarmıştık.

            Terzide sekiz sene çalıştım. Kalfa olmaya ramak kalmışken (pantolon ustası idim.) lise ikinci sınıfta terziliği bıraktım. Ayıptır söylemesi evin geçimine katkı sunacak kadar haftalık alıyordum. Terziliği bırakmamın en önemli sebebi o meslekte mutlu değildim. Çünkü ne kadar uğraşırsam uğraşayım diktiğim pantolonu beğenmiyordum. Terzilikten ayrıldıktan sonra uzun bir süre elektrikçilik yaptım. Bu mesleğe doğal yatkınlığım olduğu için çok kısa sürede meslekte usta mertebesine yükseldim. Bu mesleği severek yapıyordum. Bir de iyi bir elektrikçi ustası olmak için pratiğin yetmediğini teorik eğitim almam gerektiğinin farkına vardım. Bu nedenle kendi imkânlarımla İzmir’de bulunan ve altı ay süren elektrik ehliyeti özel kursuna kaydoldum. Hem çalışıp hem okudum. Kurstan sonra Milli Eğitim Bakanlığı Teknik Okullar’ın düzenlediği sınavlara katılıp İkinci Sınıf Elektrik Ehliyeti aldım. Ehliyeti aldıktan sonra teknik bilgiler sayesinde bir fabrikada elektrik ustası olarak yedi yıl süre ile çok başarılı bir dönem geçirdim. Daha sonra mesleğimi çok sevmeme rağmen iş yerinde geçirdiğim kaza sonrası Maliye Bakanlığı’na (sınavla) geçtim. Yaklaşık 31 yıldır bu meslekte çeşitli kademelerde görev yaptım ve halen  Defterdar olarak görev yapmaktayım. (SGK ya tabi hizmetim 40 yıl.)  

            Özetle hayatın hangi alanında olursa olsun başarılı olmak isterseniz yoksunluklar size engel değildir. Koşullar sizin hayalleriniz ile yoğurulduktan sonra verdiğiniz emeklerin karşılığını almanız kaçınılmazdır. Yeter ki siz isteyin.