Yaprak yaprak yürüyen biri var. Ben yalnızlığın yoldaşı, yenilginin ortası, yanılgının dibi, vicdan azabının cinsi, açgözlülüğün dişleri, hayvanların tutkusu, şeytanın rekabeti, aslanların açgözlülüğü, kayıpların arkadaşıyım. Gece, fedakarlık cilvesi, obur haşarat tarafından korunan cehennem cenneti.

Ben insanların sabrından çıkan, günahla lekelenen, söz elçisiyim. Solgun bir eşikte duran bir tek ben varım. Yıpranmış bir ipin kurumasından beri ona gittim. Yalnızlık perdesinde ilk dönen sanrıyla, ruhumu darbeye vurdum.

Ben sığınak gecesine giden kurdum, tecrübeleri aldatıcıyım, ateşleri körüklüyorum, nifak ateşleyicisiyim, çılgın ateşi söndürenim, kanın azgınıyım, somurtkan yüreğim, şeytanların yanaklarıyım. Keskin nişancıların hedefiyim.

Ölülerin mazeretisiniz, günahlarınız bir çocuğun masumiyetinden çok. Eski pasla yarılmış küreğin sapında, üzerimden taşan şarap gibi, hücreleri öldüren kana sabredemezken, titreyen bir el ile abartman size yakışmaz. Aşkın karşısında kekeleyenlere, ölenlerin feryatlarıyla sevinenlere, bıçak korkusuyla titreyenlere sempatik bir kefen olmak üzeredir gece.

Zaman yedi benden çiçeği, dalı, gövdeyi ve kökleri. Kalp kırıklığı ve korkuyla korunarak, her yönden ve her şeyden korktum. Kendimden, adımı ve yolu bozan bir entrikadan korkmayı özledim.

Günahlar ve hatalarla lekelenmiş, acıma aramıyorum. Ağıtların ihtişamından, tabutun gıcırtısından ve gecenin gücünden kaçacak bir anım yok.

Aranızda kazıcılar sağlam olsun, kürekleri yerden uzansın. Ve aranızda bir alimin içgörüsüne sahip zorbalar olsun ki, cenaze ciddi ve görkemli görünsün. Ciğerleriniz sağlam olsun, tereddüttün titremesi geçsin. Cenazeyi yıkarken, kefenlerken, tabut ve kabre koyarken kalplerinizi rahatsız etmeyin.