Türkiye’de her yıl milyonlarca gencin hayatında dönüm noktası olarak görülen Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), sadece bir bilgi ölçme aracı olmanın ötesinde, ailelerin, öğrencilerin ve hatta tüm bir toplumun kolektif kaygılarının, umutlarının ve beklentilerinin sahnesi haline geliyor. Sınav süreci, sınav anı ve sonrasındaki dönem, bir dizi karmaşık duygusal ve pratik zorluğu beraberinde getiriyor.

Sınav Öncesi Gerilim ve Ailelerin Rolü

YKS'ye hazırlık süreci, çoğu öğrenci için uzun ve yorucu bir maraton. Aylarca süren ders çalışma, etütler, deneme sınavları ve kurslar, gençlerin omuzlarına büyük bir yük bindiriyor. Bu yükün belki de en ağır kısmı, ailelerin üzerindeki psikolojik baskı. Ebeveynler, çocuklarının geleceği için duydukları derin endişe ve onlara en iyi imkanları sunma arzusuyla, ister istemez bir gerilim yaşıyorlar. "Acaba yeterince çalışıyor mu?", "İstediği üniversiteyi kazanabilecek mi?", "Ya istediği bölüm gelmezse?" gibi sorular, evlerde sessiz bir fırtınanın habercisi oluyor. Bu kaygı, bazen çocuklara baskı olarak yansıyabiliyor, onların zaten stresli olan süreçlerini daha da zorlaştırabiliyor. Aileler, çocuklarının sadece akademik başarılarını değil, aynı zamanda ruhsal sağlıklarını da desteklemenin önemini sık sık gözden kaçırabiliyor.

Sınav Günü: Trafik ve Fırsatçılık

Sınavın gerçekleştiği cumartesi ve pazar günü, Türkiye genelinde adeta bir seferberlik ilan ediliyor. Sabahın erken saatlerinden itibaren şehirlerin caddeleri, sınav merkezlerine akın eden öğrenci ve velilerle dolup taşıyor. Bu yoğunluk, beraberinde kaçınılmaz olarak trafik kaosunu getiriyor. Herkesin zamanında sınav yerine ulaşma telaşı, yollarda uzun kuyruklar oluşmasına neden oluyor. Bu durum, öğrencilerin sınav öncesi stresini daha da artırarak, zaten yüksek olan tansiyonu yükseltiyor.

Ne yazık ki, bu karmaşadan ve ailelerin telaşından nemalanmaya çalışan fırsatçılar da sahneye çıkıyor. Sınav merkezi önlerinde fahiş fiyatlarla su, kalem gibi malzemeler satanlar, normalde makul ücretlerle ulaşılabilecek yerlere fahiş taksi ücretleri talep edenler, sınavın getirdiği bu özel durumdan istifade etmeye çalışıyorlar. Bu durum, zaten kaygılı olan ailelerin sırtına ek bir yük bindirirken, sınavın manevi atmosferini de zedeliyor.

Sınav Sonrası Belirsizlik ve "Emanetçiler"

Sınav bittikten sonra ise bambaşka bir dönem başlıyor: Sonuçlar açıklanana kadar geçen süre, öğrencilerin ve ailelerin üzerinde büyük bir belirsizlik bulutu oluşturuyor. "Doğru mu yaptım?", "Yanlışlarım çok mu?", "Tercihlerim nasıl olmalı?" gibi sorular, zihinleri meşgul ediyor. Bu süreçte, bazen doğru olmayan bilgilerle, hatta dolandırıcılık amaçlı vaatlerle öğrencilere ve ailelere yaklaşan "emanetçiler" de ortaya çıkabiliyor. "Kesin kazandırırız", "şu üniversiteye kesin girersiniz" gibi asılsız vaatlerle kurs, danışmanlık ya da özel ders adı altında fahiş ücretler talep edenler, umutları sömürmeye çalışıyorlar. Bu durum, özellikle doğru bilgiye erişimde zorlanan, kaygılı ve deneyimsiz aileler için büyük bir risk taşıyor.

Bir Sınavdan Çok Daha Fazlası

YKS, Türk toplumu için sadece bir eğitim sistemi sınavı değil, aynı zamanda gençlerin geleceğini belirleyen, ailelerin umutlarını bağladığı, hatta sosyal statüyle ilişkilendirilen bir kilometre taşı. Bu kadar derin anlamlar yüklenen bir sürecin, sadece öğrencilerin değil, tüm paydaşların dikkatini ve özenini gerektirdiği açık. Trafik sorunlarından fırsatçılığa, aile kaygısından belirsizliğe kadar uzanan bu geniş çerçeve, YKS'nin sadece akademik bir sınav olmaktan çıkıp, karmaşık bir sosyal olguya dönüştüğünü gösteriyor. Bu karmaşayı yönetebilmek, tüm paydaşların bilinçli ve sorumlu davranmasıyla mümkün olacaktır.