Çocuklardan bir resim yapmasını isteyin ve göreceksiniz ki en çok neyi seviyorsa ya da kendinde neyi önemli görüyorsa ilk onun resmini çizecektir. Birinci sıraya bir ev resmini koymaya çalışacaktır çünkü anne babası oradadır ve devamında bir hayvan resmini çizecektir çünkü anne babasından sonra kendinde koşulsuz sevgi gördüğü o canlıdır. Fark ettiniz mi? Çocuklar anne babasını görürken gösterdiği heyecanı- mutluluğu aynı şekilde bir köpeği ya da bir kediyi görürken de vermektedir. Peki, neden bazı çocuklar bu heyecanı en üst seviye de yaşarken bazıları da şiddetti en üst seviyede yaşamaktadır? Bir kedi sokakta yalnız dolaşıyor ve yağmurda ıslanıyor diye saatlerce onun için ağlayan bir çocuk hatta psikolojisi bozulan ve gözüne uyku girmeyen bir çocuk. Bir kedinin kuyruğuna tenekeler bağlamış, kulağını kesmiş hatta taşlayarak öldürmüş, köpekleri başka köpeklere boğdurmayı herhangi bir oyun zanneden bir çocuk. Yıllarca çobanlık yapmış onlarca köpeği olan ve bahçesinde kedisi, tavuğu, kirpisi… Olan eskinin çocuğu yeninin yetişkini biri olarak sizlere bunları yazıyorum.

 Çocukların davranışlarında kendi biyolojik yapıları, yani doğuştan sahip oldukları özellikler çok önemli olmakla birlikte, öğrenme durumu da neredeyse aynı derecede öneme sahiptir. Yani çocuklar görerek, dinleyerek ve ilişki kurarak diğer insanların davranışlarını taklit etmeyi öğrenirler. Ailesinde ve çevresinde hayvanları sevmeyen ya da eziyet eden insanlar var olduğunda çocuk bunu normal bir davranış olarak değerlendirir ve taklit eder. Bunun dışında, çocuklara, hayvanların da canlı olduğu, sevgiye ve şefkate ihtiyaç duydukları öğretilmezse çocuklar onları cansız, acı duymayan ya da duysa da önemli olmayan varlıklar sanabilirler. Burada çocuklara doğru bilgilerin verilmesi ve sevgi dolu bir ortamda büyütülmesinin ne kadar önemli olduğu gerçeği ortaya çıkar.

Öznemizin çocuk olduğu bu sevgi merkezinin tüm çocukları kapsayacak şekilde olması gerektiğini unutmamalıyız. Köy çocukları için bu sevgi çemberinin çok geniş olduğunu fakat büyük şehirlerde dürümün bu şekilde olmadığını biliyoruz. Büyük şehirlerde yaşayan çocukların hayvanlarla içli dışlı olması gibi bir dürüm pek olası değildir. Burada yardımımıza evcil hayvan olgusu geliyor. İnsan ilişkilerinin ve sosyal zeka gelişiminin yapı taşı unsuru olan empati, evcil hayvan bakımı yoluyla arttırılabilen becerilerden biridir. Empatinin sözlük anlamına baktığımızda; bir başka canlının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki sebebi anlamak ve bunları içselleştirmek yoluyla meydana gelen bir olgu olduğun görürüz. Hayvanla empati kurarak onun isteklerini ve ihtiyaçlarını analiz edebilme becerisi, aynı zamanda çevredeki insanlarla empati kurma özelliğini de geliştirmektedir. Evcil hayvanı ile empati yoluyla doğrudan bir bağ kuran çocuğun bu sosyal yeteneği büyük oranda gelişmektedir. Empati yeteneği yüksek olan çocukların yardımseverlik davranışlarını daha fazla sergilediği gözlemlenmiştir. Evcil hayvan sahiplenirken çocuğu bilgilendirilecek kritik noktalardan birisi de, sahiplenilecek hayvanların da birer canlı olduğudur. Onların da olumlu ve olumsuz her tür duyguyu hissedebilen ve bunları gösterebilen, hastalanabilen, olumlu duyguları hissedip bağ kurabilen canlılar oldukları benimsetilmelidir. Böylece çocuklar hayvanlardan korkmak yerine onlara sevgi ve saygı beslerler.

Elbette hayvanlar çocukların gelişimini arttıracak bir oyuncak ya da bir araç değildir. Küçük bir çocuğun, bir hayvanın sorumluluğunu tek başına alması mümkün olmadığına göre tabii ki burada asıl sorumluluk bize düşmektedir. Bu sorumluluk alacağımız hayvanın yaşamı boyunca devam etmeli, onun da duygularına, psikolojisine özen gösterilmeli ve saygı duymalıyız. Peki, bu sorumluluğu almak istemiyorsanız ya da şartlarınız uygun değilse neler yapabilirsiniz?

Çocuğunuzla birlikte sokaktaki hayvanları besleyebilirsiniz. Ya da evinize çocuğunuzun seçeceği bir çiçek alıp, bakımını birlikte yapabiliriz. Düzenli olarak onlara su ve yemek vermemiz, çocuğumuzun sorumluluk duygusunun, doğa ve hayvan sevgisinin gelişimini destekleyecektir. Aynı zamanda sokakta güvenli olduğunu düşündüğümüz takdirde, çocuğumuzun hayvanları sevmesine izin verebilir, ona örnek olmak amaçlı önce biz sevebiliriz. Hayvanların kahraman olduğu dostluk, sevgi temalı çizgi filmleri çocuğumuzla birlikte izleyebiliriz. Bunun yanı sıra çocuğumuza hayvanlarla ilgili masallar, hikâyeler okuyabilir, değişik hayvan resimlerine birlikte bakabiliriz. Birlikte hayvan figürleriyle oynayabilir, onları konuşturabiliriz. Böylece tüm bunlarla birlikte çocuğumuzun zihinsel, sosyal, duygusal ve dil gelişimlerini destekleyebiliriz.

Hayvan sevgisinin çocuklarımıza katacağı değerlere şöyle kısaca değinecek olursak;

.Çocuğunuzun küçük yaşlardan itibaren kendisi dışında canlı-cansız bir şeyleri sevebilme yeteneğine sahip olması onun sosyal hayatında başarılı olmasını sağlayacaktır.

.  Çocuğunuzun yaz tatillerini köyde geçirmelerine imkân sağlayın, köyde hayvanlarla ve diğer canlılarla vakit geçirmesine izin verin. Helikopter veli profilinden sıyrılıp çocuğun doğada hayvanlarla birlikte keşif yapmasına destekçi olun.

.Günümüzde kent hayatı ve köy hayatı arasında büyük bir uçurum olduğunu gözlemlemek mümkündür. Bu uçurum da kentte yaşayan çocukların doğadan uzak olmasını beraberinde getiren bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Hayvan sevgisi, çocukların kendilerini tabiat ile yakın hissetmesini sağlayan önemli bir kavramdır.

.Çocukların hayvanları sevmesi onların ileriki yaşlarda hayvanlara eziyet eden kişilerin karşısında duran duyarlı bireyler olmasını sağlayan bir unsur olacaktır.

.Çocukların hayvan sevgisi sayesinde başka canlıların yaşamlarına saygı duymayı öğrenmeleri yine onların toplumsal hayatı açısından oldukça mühim bir kazanımdır.

.Evde hayvan besleyen çocuklar daha küçük yaşlarında sorumluluk bilinci sahibi oluyorlar. Bu da onların okul hayatlarında ödev yapma titizliklerini bile etkileyen bir bilinç olarak belirmektedir.

                                                                                                               Ercüment ZÜNGÜR