Mart 2014’teki seçim öncesi partilerin aday hazırlıklarında dananın kuyruğu bu hafta kopuyor. Hem BDP hem de AK Parti’nin büyükşehir ve ilçe adaylarını bu hafta içinde, en kötü ihtimalle ay sonuna kadar açıklaması bekleniyor.

 

BDP’nin büyükşehir adayı zaten belli: Bekir Kaya. Asıl heyecanla beklenen ilçe adayları. AK Parti’de ise heyecan hat safhada. Zira temayül oylamasının ardından kamuoyu yoklamaları başladı bile.

 

AK Parti son dakika olarak mevcut başkanların arasına iki yeni isim dâhil ederek kamuoyu yoklamalarına başladı bile. Sürpriz diyorum çünkü Ak Parti’nin Abdulahat Arvas, Hacı Biner, Mahmut Tüncel ve Yakup Akgül’den oluşan 4 adayına Genel Merkez üç yeni isim daha ekleyerek halkın huzuruna sundu.

 

Bu isimler AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk, Muş Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Nihat İnanç ve başbakanın kanaat önderi Osman Gülaçar. Geçtiğimiz günlerde Van’ı bir anda heyecanlandıran Hüseyin Çelik ismi ise yine gündemden düştü. Lakin Çelik ismi her şekilde Van’da bir heyecan yaratmaya yetiyor…

 

Şimdi Van kamuoyunda bu isimler soruluyor. Kararın etkileyicisi halk, son noktayı koyanı ise Ak Parti Genel Merkezi ve Başbakan Erdoğan olacak. Başbakan Erdoğan’ın Van’ı ne kadar istediği ve bu seçimin Ak Parti’nin bölgedeki son şansı olarak düşünüldüğünde öyle bir isim belirlenmeli ki seçime büyük bir heyecanla girilsin. Aksi taktirde AK Parti’yi Van’da zor günler bekliyor.

 

Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim AK Parti’nin Van için düşündüğü en ağır basan isim Burhan Kayatürk, Nihat İnanç sonra ise ilin saygın kanaat önderlerinden Osman Gülaçar. Önümüzdeki günlerde bu iki ismin Başbakan Erdoğan tarafından Van adayı olarak lanse edilmesi sizi şaşırtmasın.

 

Bu arada siz de bu isimlerden hangisinin başarılı olabileceğini düşünün, olur da size sorulursa da bu yönde cevabınızı verin. Bu arada ben de bu isimlerle ilgili değerlendirmemi hazırlıyor olacağım…

 

* * *

 

AK PARTİ VAN’DA NEDEN BAŞARISIZ?

 

41 soruda AK Parti ve BDP’yi değerlendirdiğim yazılarımla ilgili sayıca oldukça fazla geri dönüşler ve olumlu-olumsuz eleştiriler aldım.

 

Bu eleştirilerin büyük bölümünü genelde iktidar, yerelde ise muhalefet olan AK Parti üzerine oldu. BDP teşkilatı ve Belediyenin ‘yapamadıkları’ da bu anlamda oldukça ağır bastı. Lakin yazılarımda hep söylediğim AK Parti’nin ‘ESKİ’leri ve ‘KÜSKÜN’leri ile yeterince sağlayamadığı o ‘BİRLİKTELİK SORUNU’ bu yazıların ardından da bir kez daha tescillenmiş oldu. Çünkü beni arayıp il başkanı ve teşkilatındaki eksikleriyle ilgili yazılarımdan dolayı tebrik edenlerin başını AK Parti’nin eskileri ve küskünleri çekiyor. Yoksa bu insanların benim kaşıma, gözüme hayran değil. Üstelik bu insanlar öyle Ak Parti’yi bir günde ‘satacak’ insanlar da değil. Eğer ki benim bu partiye ‘DAVA’ gözüyle baktığına inandığım insanlar bile arayıp ‘TEBRİK EDERİM’ diyor ve eleştirilerime yüzde ‘YÜZ’ katılıyorsa AK Parti’de gerçekten de bir şeyler yanlış gidiyor demektir.

 

Bence bu noktada Abdullah Aras şöyle durup bir düşünmeli ve benim naçizane şu önerilerimi ‘DOSTÇA’ kabul edip uygulamaya geçmeli. Ben derim ki:

 

-Ak Parti son temayülde de patlak veren teşkilat kopukluğuna acilen son vermeli. Yaşanan o kavgada kendi kendinizi, teşkilatınızı Haluk İpek’e şikâyet eder oldunuz. Bir zamanlar tam teşekküllü oluşturulan o eski teşkilattan eser yok şimdi. Herkes ayrı telden çalıyor. Yönetimin her bir üyesi şu sıralar kapalı kapılar ardından birbirlerini kötülüyor. Bu muydu şu meşhur teşkilat!

 

-Sadece adı var olup da size huzursuzluktan öte bir şey vermeyen birimlerinize sahip çıkın. Sizin bünyenizdeki kademelerin başına buyruk hareketlerine katlanacağınıza yumruğu masaya vurup “Gölge etme başka ihsan istemez” demeyi başaracaktınız. Diyemediniz şimdi herkes ayrı telden çalıyor. Vur patlasın çal oynasın!

 

-Konuşmuyorsunuz, susuyorsunuz ve bu tutumu ısrarla sürdürmeye devam ediyorsunuz. Başarısızlık gözünüzü o kadar kör etti ki ne toplumsal ne da siyasi konularda ağzınızı bile açmıyorsunuz. “Suskunluğum asaletimdendir” diye bir klişenin ardına sığınmıyorsunuzdur umarım? Zira siyaset arenasında suskunluk iyiye işaret değil…

 

-Millet partiden hareket bekledikçe yönetimin her bir kademesinde yeni adaylıklar duyulmaya başlıyor. Teşkilatın temel taşları adaylık için zaten ön planda. Daha önce de dediğim gibi başkan da gemiyi terk ederse teşkilattan umut kesilmiş demektir. Gün geçtikçe daha çok duyulmaya başlayan başkanlık beklentisi yarın öbür gün büyük bir hüsranla sonuçlanınca teşkilat halktan nasıl oy isteyecek? 

 

-Size yöneltilen eleştirileri sağ ve sol açık elemanlarla bastırmaya çalışacağınıza size yapıcı eleştiriler yöneltenlere kulak verin. Her eleştiriye kulağınızı kapatır, olaya günü kurtarıp o günkü problemleri atlatmak gözüyle bakarsanız bu yükün altında kalırsınız.

 

-Ak Parti’nin yapamadığını Saadet Partisi’nin genç başkanı İlhan Özay yaptı. Aylardır aranızda “SEN SÖYLE” dediğiniz belediyenin borçları konusunu genç başkan dile getirdi. Siz de ağır bir yükten kurtuldunuz vallahi. Bu halkın karşısına oy isteme çıkarken de karşısında oy yarışına gireceğiniz BDP yerine CHP ve MHP’ye muhalefet edeceksiniz? Ya da sizin muhalefetiniz hep cemaat toplantılarından mı ibaret kalacak?

 

-Eğer bu işi yapamayacaksanız ya bırakın ya da partide hatırı sayılır değerli insanları bir kez daha yanınıza alarak şöyle bir silkelenin. BDP sokağa inmeden AK Parti’nin önündeki en büyük fırsat olan şu günlerde bile bu suskunluk ile giderseniz yarın BDP’nin boy gösterdiği sokaklara çıkamayacaksınız bile. BDP gücünü sokaktan alıyor. Bu gerçeğin farkında mısınız?

 

Yok eğer siz halen Ak Parti’yi çok başarılı bir şekilde idare ettiğinizi, suskunluğunuzun büyük bir patlama ile bozulacağını, tüm eleştirilerin haksız olduğunu kendinizi ‘DAVA’ adamı olarak görüyorsanız gelin vazgeçin bu başkanlık sevdasından.

 

Dava adamı olduğunuzu BAŞKALE’ye aday olarak gösterin!

 

Başkale’ye aday olmanız şu anki tüm görevlerinizden daha prestijli ve daha anlamlı olacaktır. Hem siz hem partiniz adına. Partiniz de Başkale’de adaysız kalmasın üstelik.

 

Mesele davaysa gün davaya sahip çıkma günüdür!

 

Bakalım beni şaşırtacak mısınız?

 

* * * 

AK PARTİ’NİN YENİ AVUKATLARI

 

Duydum ki AK Parti ve Başkan Abdullah Aras için ‘PARASIZ’ avukat olmaya hazır nice gazeteciler var...

 

Duydum ki biri pek ‘CIZIRTILI’ diğeri en ‘YANAR DÖNER’inden iki avukat ile her konuda anlaşılmış, resmen açıklanmasa da teşkilat ve yönetime yapılan eleştirileri savurmaya başlamış bile…

 

Duydum ki ‘gölgelerin’ gücü adına diye kılıç çekip güç kimdeyse kalemim ondan yanadır diyen gazeteciler şimdiden safını belli etmiş. Şu sıraların ‘arpası’ bol partisi Ak Parti’nin ‘PARASIZ’ avukatlığını ileriki tarihlerde alacağı yüklü miktarda ‘PARA’ karşılığında yürütmeye başlamış çoktan.

 

Belleş avukatın biri çıkmış diyor ki:

 

“Vay efendim belediyeyi niye eleştirmiyorsunuz?

“Yok efendim BDP’nin bilmem neyini niye görmüyorsunuz?”

“Aman efendim memleket elden gidiyor birileri hala AK Parti’yi eleştirmek peşinde, BDP konuşulmuyor?”

 

Sözde memleketin kaldırımlarına kazık çakan belediyeye kimse ses etmeye cesaret etmiyormuş… Onu gazetecilik rütbesine yükselten siyasetçilerin fazla gazını almış olacak ki yazısında deniz seviyesinin bile altına düşmüş yine. Arkadaş, “şeyini şey etmiş her şeyin” (Onun rahatlıkla yazdığı bu tabiri kullandığım için kendi adıma özür diliyor onun adına yerin dibine giriyorum.)

 

Ukalanın biri de her platformda “Bakın Bakın Ben Kitap Okuyorum” havasından arasıra da olsa çıkıp AK Parti avukatlığını yapıp sonra yeniden kendi işine döner olmuş. Devletin memuru, siyasetin baş dedikoducu episkoposu  “Sen misin Ak Parti’ye saydıran!” diye çıkıp aklı sıra laf oyunu yapıyormuş.

 

Hayatında bir kere gördüğü kelimelerin önüne arkasına, yanına üstüne nokta virgül doldurup yazı yazmaya çalışan beyefendi aklı sıra Yılmaz Özdil gibi yazmaya, kafatasçılıkta onunla yarışmaya meylediyormuş.

 

Etme!

 

Sorsan 5 vakit namazı bilmeyen sayın avukat dindar kabuğuna bürünüp yerine göre mütedeyyin çalgılar eşliğinde kimi zaman da ‘laik’ havası oynamaya çalışan ‘BELLEŞ AVUKAT’ bir taraftan da kendisi bile anlamını çözemediği kelimelerin kölesi yaparak analitik ‘salaklık’ konusunda rekora koşuyor, bu da yetmezmiş gibi onu ele geçiren kişilik eksikliğini doldurmak için birilerini yalamak içir feci şekilde ‘DİL’ yoruyor.

 

Şu çok övündüğü ve ‘PRİME TİME’ kuşağında 5 vakit reklam ettiği kitap okuma faslını kitabın bir başını bir sonunu okumaktan ibaret sanan, bunu yaparken egosunu tatmin etmeye yetecek kadar kelimeyi seçip kullanma telaşındaki bu zavallının haline acıyorum vallahi.

 

Kendini gazeteci sanan bu kapitalist beyinli klavye gazetecileri iyisi mi kitabın başına geri dönüp şöyle bir memleketin ahvalini çok savundukları BAŞKAN ABDULLAH ARAS ile birlikte bir okuyuversinler bence.

 

İddia ediyorum ki TATVANLI Abdullah Aras Van’a ne kadar yabancıysa bu sözde avukatlar ondan bin katta daha yabancıdır.

 

ParaVAN’ın ardında neler çevirdiğinizi herkes çok iyi biliyor zaten… PARA’sı size VAN’ı bize kalsın.

 

Malum herkes kendi ilgi alanına giren ‘ŞEY’ için uğraşıyor!