“Yıllar önce bir dostumuz Van’a gelmişti. Türkiye genelinde önemli bir isim, bir iş insanı. Onları bölgede gezdirdim. Hakkari’ye gittik. Giderken bir benzinlikte benzin aldık. Ödeme yapacaktım bana ‘Borcun morcun yok’ dediler. Gittik gezdik, tozduk, geldik. Dönüşte bir kez daha yakıt alacağız. Misafirim ‘Bu kez ben ödeyeceğim’ dedi. İstasyonda ‘Yine borcunuz yok’ dendi. Misafirim buna itiraz etse de petroldeki çocuk ‘Olsun sonuçta siz doktor hanımın misafiri değil misiniz? O zaman ne fark eder ki?’ dediler ve yine ücret almadılar. Ömrüm boyunca bunun gibi sayısız şey yaşadım. Sadece bahsettiğim birkaç örneği gören iş insanı dostumuz bana ‘Niye siyasete atılmıyorsun?’ diye bir soru sordu. Ben de şöyle cevapladım: “Atılırsam bir itibarım kalmaz ki!”

Bu sözlerin sahibi Van’ın bir dönemine damga vurmuş, kentte önemli hizmetlere imza atmış Tayyar Dabbağoğlu’nun eşi, emekli doktor Süheyla Dabbağoğlu’na ait. Eşi, Dabbağoğlu’nun genç yaşta vefat etmesine rağmen Van’dan ayrılmayan ve ömrünü Van’da geçiren Süheyla Hanım aslında tam bir Van hanımefendisi. Bir emekli doktor ama bir belediye başkanı kadar kent yönetimine hâkim, çok iyi bir siyasetçi kadar politik bilgisi var ve birçok Vanlı’dan daha çok Van hassasiyetine sahip. Üstelik son zamanlarda çokça yakındığımız “Van” ya da “Kent” konusunda iyi bir hafızayı temsil ediyor.

Hatta Süheyla Hanım, Şehrivan TV’de konuk olduğu bir programda da anılarını anlatırken Emre Karaduman’ın programında 12 Eylül darbesinden sonra kendisine birkaç defa belediye başkanı olması yönünde askerin teklif ilettiğini ama bu teklifleri de kabul etmediğini söylemişti. Yani Süheyla Hanım bir belediye başkanı eşi olmasının yanında belediye başkanı olması istenen de bir kişi olmuş hep. Ama o olmamayı tercih edip kenti ve kentin nasıl olması gerektiğine kafa yormuş hep...

***

Tecrübeleri bizim için büyük bir önem arz ettiği için, kenti, yereli, belediyeciliği ve siyasete dair görüşlerinin de kıymetli olduğundan hareketle seçim öncesi bir çayını içmek, sohbet etmek üzere geçtiğimiz günlerde kapısını çaldım. “Malum seçim geliyor, belediye başkanları seçeceğiz? Ne yapmak gerek, nasıl isimleri aday göstermek gerek.” diyerek hoş sohbetinden nasiplenmek için misafiri olduk. Sağolsun, her zamanki misafirperverliği, sevecenliği ve dolu dolu sohbeti ile önümüzü müthiş bir vizyon bıraktı. Bununla da sınırlı kalmayıp vekaleti siyasetçilere vermeden önce son bir kez şapkayı önümüze koyup neleri düşünmemiz gerektiği konusunda değerlendirmeler yaptı. Derdimiz Van olunca söze hemen Van ile başladık. Süheyla hanım bizden daha dertli, bir dokun bin ah işit. “Sorunlarımız” dedik, “Van’ın dertsiz yanı yok!” dedi.

Van’ın dertleri ile neden bu kadar az insanın dertlendiğinden konu açılınca da “Van meselesi ile ilgilenen yok. Neredeyse herkes evden işe, işten eve halinde. Van ile ilgili ses yükselten yok.” yorumu yaptı. “Kimler aday olmalı?” sorusunun cevabını aradığımızda da ilk tepkisi, “Bizim okumuşumuz çok ama…” deyip gerisini boş bıraktı. Sonra da kentteki önemli kurum ve kuruluşların tepkisizliğine getirdik konuyu. Bazı kesimlerin sesizliği onu da rahatsız ediyor tabi. Mesela diyor ki; “Mimarlar Odası var kentte. Mimarlık biraz estetiktir. Mühendislik biraz daha matematikseldir. İşin estetik tarafında da mühendislik tarafında da hiç ses seda yok. Yine odalardan, STK’lardan ses yok.  Yazık günah değil mi? Bu isimlerin bizim ne istediğimizi bilmeleri gerekiyor.” Haklı mı? Haklı. Bu kuruluşların bizim sorun ve isteklerimiz doğrultusunda bir vizyon ortaya koyması gerekiyor. Ama bırakın seçimi bu kentin estetiği, imarı, mühendisliği normal zamanlarda da konuşulmuyor ki…

***

Vizyon demişken. Eşinin belediye başkanlığı dönemini çok iyi bilen bir isim olarak arada “Vizyon nedir?” sorusuna nerdeyse 50 yıl önce konuşulan projelerle değiniyor: verecek hizmetlerden bahsediyor: “Tayyar Bey, Van Sahil Yolu’nu gündeme aldığında YSE’ye verilmişti zemin etüdünü, onlar imkân yok deyip Karayolları’na devretmişti. Böyle büyük bir işti. Fakat Tayyar Bey çalıştı ve vefat ettiğinde Van Sahil Yolu’nun zemin etüdü bitmişti. Fakat ondan sonra ‘Size Sahil Yolu değil Çevre Yolu yapalım’ dediler. O zamandan bu yana Sahil Yolu da yapılmadı Çevre Yolu da.” Üstelik 1978’li yıllarda yine Tayyar Dabbağoğlu’nun niyetinin Sahil Yolu’nu yapıp UNESCO’ya da başvurup Kalesi civarını bir açık hava müzesi yapmak olduğunu ekliyor.  Sonra Tayyap Dabbağoğlu’nun belediye başkanlığı ve siyasete namzet olduğu sürece konuştuk. Daha üniversite öğrenciliği döneminde bile Tayyar beyin bu işi kafasına koyduğu, daha o dönemde türlü projeler ortaya koyduğunu hatırlatıyor:

“1968’de Van’da bir üniversite yapma yaptırma derneği kurdu. Yurtlar yaptırdılar, somut işler yaptılar. 1973’de ise belediye başkanı oldu. Yine öğretmen okulu müdürüyken 22 dönümlük yerini Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezi için İstanbul Üniversitesi’ne verdi. Kafasında bir hizmet vardı. Kanunlaştırıyordu, çalışıyordu.”  Seçim deyince herkesin ilk aklına gelen aşiret gerçekliği gündeme gelince de “Tayyar Bey’in aşireti yoktu. Bir kız kardeşi vardı. Bir de annesi. Ama yola çıktı. Seçildi ve bu kentte iz bıraktı.” Ama bir ideal ile yetiştiğini hatırlatıyor. Şimdikiler gibi “Ben belediye başkanı olacağım” deyip yola çıkılmayacağının net bir şeklide altını çiziyor.  Tüm hepsini bir araya getirelim. Şöyle bir seçim öncesi durumu tekrar bir gözden geçirelim.

Projeler ve somut söylemlerle yola çıkan birkaç isim dışındaki isimlerin kaçı bu kentin inşası için konuşuyor? Kaç STK bu kentin gelecek vizyonuna katkı sunabilecek projeleri ortaya koyup sorunlar üzerinden bir yol haritası çıkarabiliyor? Birkaç eş dostun telkini ile yola çıkıp “Ben adayım” diyen Vanlılar’ın kaçı yaşadığı kentten haberdar? Kaçı bu kentin ayarında üç-beş proje ortaya koyabilecek kadar Van’ı tanıyor? Bu sorular gibi onlarca soru cevaplanmaya muhtaç. Ya da Süheyla Dabbağoğlu’nun gösterdiği “Ya itibarim ne olacak?” diye düşünen kaç isim var? Para sahibi olmak, müteahhit olmak, bir aşirete mensup olmak bir kenti yönetmeye yetiyor mu acaba?

Bizler de kenti konuşacağımıza, kimlerin kentin spesifik sorun ve projelerini hayata geçireceğini konuşmak yerine popüler isimler, aşiretsel bağlantılar ve maddi güçler üzerinden isimleri tartışıp duruyoruz.  Olması gereken bu değil. Daha işin başındayız. Van’ın içinde bulunduğu hali iyi analiz edip en iyi isim ve isimleri, kente sunacakları katkı üzerinde konuşmamız gerekiyor.

Tüm bunları bir araya getirip şimdi siz söyleyin:

Bizim adayımız kim?