“Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder.”

Bu sözler seçkin bir mimar ve münevver olan Turgut Cansever’e ait. Sadece bir mimar olarak tanınmakla kalmayan ‘Bilge Mimar’ lakaplı Cansever, ülkenin de önemli düşünürlerinden birisi olarak bilinir. Yazının başlığını yazarken aklıma geldi. Paylaşmak istedim. Şuracıkta dursun. İlla kendimize pay çıkaracağımız bir tarafı olacak.

***

Eğer Cahit Sıtkı Tarancı’nın hesabı ortalama bir ömür hesabı ise, onun şiirine göre ben de yolu yarılamış sayılıyorum. Haliyle, mesele memleket olunca artık ben de birçok vali, belediye başkanı, vekil ve idareci sayabiliyor, hoş bir seda bırakan isimler sıralayabiliyorum. Benden öncesi ve çocukluk yıllarımda bu kente ve bölgeye önemli işler yapıp iz bırakan isimlerin hikayelerini büyüklerimden çokça dinledim. Az buçuk ismen onları da bilirim. 2000 sonrasındaki isimleri ise bizatihi tanıma, izleme ve takip etme fırsatı buldum.

***

Tecrübelerim bana şunu söylüyor: Dersini çalışarak gelen, derdi gerçek manada memleket olan, sözde değil özde ‘yönetici’ olmayı benimsemiş tüm isimler bu kentte ve coğrafyada iz bırakmıştır. Siz deyin Recep Yazıcıoğlu ben diyeyim Gaffar Okan. Siz Münir Karaloğlu’nu hatırlatın ben Murat Zorluoğlu’nu… Öncesi için Adnan Darendereliler, Mahmut Yılbaş gibi isimler akla gelen isimlerden sadece birkaçı. Hepsinin bu kentle ilgili farklı idare anlayışı ve anıları vardır. Hatta geçenlerde geçenlerde bir toplantı vesilesiyle denk geldiğimiz Van Ak Parti il başkanı Kayhan Türkmenoğlu eski valilerden ayak üstü bahsedeyim derken önümüze adeta bir Valiler tarihi serdi. Her biri ile ilgili sayısız anılar anlattı. Birini anlatırken öbürünü hatırlayıp etrafındaki ‘eski’lerle o günleri yad etti. Yine eskilerden Abdulkadir Sarı, Van’da görev yapanlar içinde Van’a en çok katkısı olan ve halk ile iç içe olan valilerden birisi olarak bilinir. “Her akşam 17.00’den sonra cadde sokakta dolaşır, esnaf ve tüccar ile sohbet ederdi, seyyarlara misafir olurdu.” gibi anıları dinlediğim çok büyüğüm olmuştur. Van TSO başkanı Feridun Irak bey ile konuştum. Van OSB’nin kuruluşu, Vanspor’un desteklenmesi gibi konularda katkılarından sitayiş ile bahsetti.

***

Bu isimler, 2000 öncesi mülki amirler tabi. Gelelim son 20 yılın öne çıkanlarına. Mesela ben, Münir Karaloğlu’nun Van’a gelişini de Bursa’ya gidişini de çok iyi hatırlarım. Van’a geldiğinde kırk yıllık Vanlı gibi gelmişti. Bursa’ya atanma kararı çıktıktan sonra günlerce, haftalarca Bursa’yı çalışmış, Orhan Gazi’nin şehrine eli dolu gitmişti. Zorluoğlu, Van Valiliği’ne başladığı günün, ilk toplantısında biz Vanlılar’ın yirmi yıl boyunca tekrarlayıp durduğu sorun ve sıkıntıları bizim kadar hâkim bir şekilde anlatmıştı. Nereye geldiklerini ne ile karşılaşacaklarını ve ne yapacaklarını iyi bilmeleri ile birlikte maça zaten 1-0’lık avantaj ile başlamışlardı bile.

***

Yukarıda ismini zikrettiğim isimlerin yaptıkları şey sadece gözle görülür eserler bırakmaları değildi elbette. Mesela Münir Karaloğlu deyince ben Çatak’ta ‘şal û şepîk’ giyip halay çeken bir Karaloğlu hatırlarım. Feqîyê Teyran gibi bu bölgenin en önemli alimlerinden birisine sahip çıkan bir Vali olduğunu bilirim. Bu küçük ama kıymetli anılar kardeşliğin ‘inşa’sı, Van Kalesi’ni, Akdamar Adası’nı restore edilmesi binlerce yıllık medeniyetin ‘ihya’sı, bu kentin deprem sonrasının yeniden inşa sürecinde, işini yamuk yapan müteahhitte “Seni bu betona gömerim” diyecek kadar sivrilecek bir devlet adamı olması da yeni bir şehir ‘imar’ ve ‘tesis’ edilmesinin başlangıcı ve fragmanı olmuştu.

***

Sonra ara dönemler yaşandı. “Geldi, Valilik yaptı, gitti” diyebileceğimiz, adını ve yüzünü çok az hatırladığımız isimler oldu. Karaloğlu’ndan kalan imar, inşa ve ihya süreci Murat Zorluoğlu ile sürdü. Makamında büyüklerimizi ağırladı, köy köy, mahalle mahalle gezerek insanları dinledi, Cahit Sıtkı’nın “Affan Dede’ye para saydım, sattı bana çocukluğumu.” sözlerinin peşinden koştu. Çocuklarla birlikte “Yağ satarım, bal satarım” dedi, ip atladı, can oynadı. Bolca gönül kazandı. Kayyumluk gibi dilde hafif, mizanda ağır bir sürecin yöneticisi olmasına rağmen bu kentin dengelerini, değerlerini ve dertlerini önceledi. Kim olaya nasıl bakar bilmem, ama iki yıl gibi bir zamanda yaptıkları ile kazandırdıkları ile adını ‘efsane’ valiler arasına yazdırdı.

***

Üstelik bu kişisel bir görüş değil, her iki isim de Van görevlerini taltif ile tamamladı. Karaloğlu, Van’dan Bursa’ya giderken, Cumhurbaşkanı Erdoğan bizatihi kendisi bunun bir mükafat olduğunu söyleyerek onayladı. Zorluoğlu ise, kendi memleketi olmasına rağmen birçok bakan, bakan yardımcısı, vekil çıkaran Trabzon gibi güçlü bir lobinin karşı çıkışına rağmen Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak çağrıldı. Erdoğan adaylığını övgüyle duyurup en çok oy alan 5 büyükşehir belediye başkanı olarak da kendisini ödüllendirdi. Şunu da söylemeden geçmeyeyim, Van bu kentin Valileri, yöneticileri için ‘hayırlı’ bir şehir olarak yorumlanır. “Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz.” Diye bir atasözü var hani. Vanlılar bu kentten daha büyük kentlere ‘terfi’ etmese de burada görev yapan yöneticilerin yolu hep açık olmuştur.

***

Neyse işte… Geçtiğimiz haftalarda kararname çıktı. Van Valisi değişti. Tokat’tan Van’a bir Vali atandı haberi geldi. Herkes eşe, dosta, tanıdığa ulaşmaya çalıştı. “Bizim şu yeni Vali nasıl birisi?” soruları şehirler arası telefon sohbetlerinin en çok kullanılan cümlesi oldu birkaç gün boyunca. Onca anlatılana rağmen, kentteki yaratacağı intibaaya dikkat kesildi tabi herkes. Yeni Vali; Dr. Ozan Balcı şehre, bize dair konuşurken iddialı bir başlangıç yaptı. Kendinden emin ve net konuştu. Ne yaptığını ve ne yapacağını bilen bir eda ile başlamasının yanında ilk demeçlerini neredeyse tümünde üç kelimeyi önceleyen ifadeler kullandı: “İnşallah Van’ın imarına, ihyasına, inşasına, Vanlı hemşerilerimizin huzuruna, refahına, esenliğine arkadaşlarımızla katkı sağlamaya devam edeceğiz.” Daha sonra birçok platformda aynı üç kelimenin altını çizen ifadeleri yeniledi.

***

Birkaç gün önce kendisi ile kısa da olsa bir tanışma merasiminde bir araya gelme fırsatı buldum. İlk izlenimim şu: Kente hizmet etme anlamında heyecanlı bir Vali vardı karşımızda. İmar, ihya ve inşa hususu üzerinde ısrarla durdu. Van’a gelir gelmez ilk işi olan bariyerleri kaldırma hususundaki reaksiyonları sordu. Görüşmede bulunan tüm gazetecilerden, kentin tamamından olduğu gibi ‘tam not’ aldı. Anladığım kadarıyla göreve başlar başlamaz hızlı bir çalışma ekibi oluşturma işine girişmiş. Van’ın geçtiğimiz yıllarda öne çıkan raporları göz önüne alarak sektörler ve başlıklar halinde hızlandırılmış Van çalışması yaptırıyor, kentin SWOT analizini çalışıyor. Benim de çok korktuğum ‘Tekerleği yeniden icat etme’ işine girmeyeceklerinin altını çizerek yüreğimize su serpti, “Sorun belli, çözüm belli” çalışacağız dedi. Vatandaş ile yakın diyaloglarının devam edeceğini söyledi. Uyumlu çalışmaya hazır olduğunu söyledi. “Beraber çalışacağız” önerisi bizi de memnun etti, “Hay hay diyerek” ziyaretimizi tamamladık. Bu amaçla “Van nasıl bir şehirdir?” diyerek ben de dilim döndüğünce bir Van muhtasarı sunmak ve Sayın Ozan Balcı’nın bizi bizden dinleme sürecine katkı sunmak isterim.


***

Lakin… Kuvvetle muhtemel konu biraz uzayacak. “Bu kez kısa yazacağım” deyip her seferinde daha uzun yazılar yazma alışkanlığımı değiştiremediğimden mütevellit şimdilik burada keseceğim. Fakat Van’a dair bir ‘spoiler’ verip öyle bitireyim: Bu kent çabuk sever, çabuk ısınır. Küçük de olsa samimi her iş büyük kocaman görünür. İş yapmaktan çok, gönüller yapmak en büyük yatırım olagelmiştir. Haliyle, inşallah Van yeni Valisini, yeni Valisi de bu kentin zevatını sever. “Önemli olan bir yeri sevebilmektir.” diye de ekleyip efsane replik ile bitireyim iyisi mi: “İnsan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan. Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen burası dünyanın en güzel yeridir. Ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen orası dünyanın en güzel yeri değildir.” (Vizontele)

***

İnşallah buralar dünyanın en güzel yeri olur Sayın Valimiz için temennisiyle, gelecek yazıda “Van nasıl bir şehirdir?” şeklindeki yazı ile devam edeceğiz. O yazıda, Van’ın hali pürmelalini, eksiğini, güdüğünü ortaya dökecek, serpme kahvaltı tarzında bir fotoğraf sunacağım. O yazı hazır olana kadar, bunun üzerinde biraz tartışalım.

Selametle!

(Devam edecek…)