Malum varsa bir sorun; ne safhadadır, çözünmesi ne kadar zaman 

alır, sonrasında bıraktığı tahribat nasıl telafi edilebilir? Sorularına cevap 

vermek Hükümetin görev ve sorumluluğudur. 

Bu münasebetle Başbakan Prof.Dr.Ahmet Davutoğlu’nun Mardin 

açıklamasını tarihi bir konuşma olarak nitelendiriyorum. 

PKK ile mücadele için ortaya koyduğu mega eylem planı dışında, 

hayata yön verecek konuşması beni çok etkiledi. 

Konuşmasının giriş kısmında söyle bir beyanatta bulundu;

*Bu memleketin sahhı mahallini atalarımız canı pahasına 

savundular.

*Anne babalarımız inanç ve kültürümüzü, ezan ve Kur’anımızı 

bize ulaştırmak için bin bir türlü zahmete katlandılar. 

*Biz de bu vatan üzerinde özümüze yakışır bir şekilde 

yaşamaya ve bu değerleri yaşatmaya kendimizi vakfetmişiz.

Bu üç madde beni çok etkiledi, çünkü insan olarak yaşamanın sırrı 

burada saklıdır diye düşünüyorum. Bundan dolayı “Başbakan adam gibi 

adamdır” deme cesaretini kendimde buldum.

Kanaatim o ki ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan her geçen gün 

ülkemizde daha güzel gelişmeler oluyor/olacak. Hele ki başkanlık sistemi 

gelirse hayat birçok açıdan normalleşecek, umut ediyorum ki bu dünya 

cenneti gibi ülkede huzur içinde yaşama fırsatını yakalayacağız. Fakat eğer 

Başbakanımızın dediği gibi hayatın kaynağını oluşturan şu üç maddeyi 

unutursanız bir Norveçli bir İsveçli gibi zenginlik içinde yaşasanız da üç 

günlük dünya hayatıyla sınırlı olacak. 

Doğrusu hayat boyu çalışmak buna değer mi bilemem. 124 bin 

peygamber 313 Resul’un (Aleyhimüsselatu vesselam) dünya ahret 

devamlılığı konusunda insanlık alemini aydınlattığı halde insanlık 

potansiyelini bu dünya ile sınırlı tutulursa yeryüzü insanlığa dar gelecek ve 

bu uğurda birbirlerinin kanını akıtmaya devam edecekler.

Peki Anne babalarımızın emaneti nedir ki, Başbakan kendini bu işe 

vakfetmiştir.

Bu değerler;

*Vatan Müdafaasıdır.

*Nitelikli yönetimdir,

*Eğitim ve ekonomidir,

*Diyanettir,

*Namus anlayışıdır,

Vatanınız yoksa diğer değerleri yaşamanız çok zor, onun için vatan 

müdafaası esastır. İyi idare edilmezseniz öz vatanınızda huzurunuz kaçar. 

Nitelikli bir eğitiminiz yoksa, beşeri sermayeniz zayıf olur dolayısıyla 

ekonominiz sarsılır, Dininizi diyanetinizi öğrenip gerektiği gibi yaşamınızı, 

hayatınızı tanzim etmezseniz, ondan önceki imkanların faydası mezara 

kadardır, ötesinde işe yaramaz, ancak din ve ahlakı yaşamanızın esası da 

ondan öncekilerle kuvvet bulur, bir de nikah ve namus kavramını bir 

kenara bırakan toplumlarda da hayat zehir olur. Onun için birçok günahı 

Yüce Allah yapmayı yasaklarken, Zina olayına yaklaşmayı dahi 

yasaklamaktadır. 

Yani bu ortamlardan uzak kalmaya, bu tür insanlara mesafeli 

durmaya gelişi güzel gereksiz ortamlarda zaman kaybetmeyi dahi 

yasaklamıştır. Kitabi Mübin bir açıdan insanın haksız yere öldürülmesini 

insanlığın öldürülmesiyle eş değer tutarken dört kişinin görebileceği kadar 

aleni zina eden bir kimseyi öldürme cezasıyla recmediyor.

Ben şu kanattayım ki biz benliğimiz üzerinde yaşamaya çalışırsak 

hayatımız kolaylaşacak, daha mutlu yaşama fırsatı bulacağız. Dünya ve 

ahretimiz de mamur olacak. Üstat Bediüzzamanın; “Siz dininizi hakkıyla 

yaşarsanız, dünyanız boynuna bir ip takılmış gibi arkanıza takılır 

gelir” deyip hayatın tılsımını bizimle paylaşıyor, daha ne desin değil mi?

Dünyada en muteber nasihat İlahi nasihattır, çünkü bu nasihatta 

Hayri mahz vardır. İsteyen itaat eder, dünya ve ahret saadetini bulur 

isteyen iradesini kendine rehber edip dik kafalığına uyar, tercih hakkını 

Allah(c.c) kullarına vermiştir.

Dolayısıyla ilahi nasihate ulaşma yollarını kolaylaştırmak gerekir, 

engel olaya ise hiç kimsenin hakkı yoktur. Başbakanımızın böyle bir 

terbiye ile yetiştiğine inanıyorum.

Selam ve dua ile