DÜNYANIN EN BÜYÜK KATLİAMI DEVAM EDİYOR!...

Elbette ki bu dünyada sadece biz yaşamıyoruz. Ama hayvanlar da değil sadece. Milyonlarca canlının vatanı bu dünya. Hatta sadece bizde değil canlılarda da bir ruh var ve her yaşayan kendi içinde büyük bir aileye sahip değil mi? Kedilerin de, ağaçların da kuşların da ruhu var kanaatimce… Ve onlar da kendi aralarında dünyayla uyumlu yaşamıyorlar mı? Hatta dağların da denizlerin de gökyüzünün de… Mesela göller de büyük bir aileye sahip; bizim Van Gölü de… Binlerce yıldır o da Van’ı vatan bellemiş. Milyonlarca kişi gelip geçmiş ama o hâlâ yerli yerinde beklemiş… Bazen hırçın bazen sakin ama hep güzellikleriyle bizlere huzur vermiş…

Van Gölünün de kendi ruhu; canlıları ve büyük bir ailesi var. O da kendi coğrafyasında yaşamaya çalışıyor. Hatta komşusu Urmiye Gölü de… Üstelik birbirine benzer özellikleriyle; sodası, tuzu, yegâne balıkları ve büyüklükleriyle… Biri dünyanın en büyük tuz gölü bir diğeri Türkiye’nin en büyük sodalı gölü… Gel gelelim ikisi de yerlerinde huzurla ve coşkuyla yaşarlarken “eşref-i mahlukat”ın gadrına uğrayarak büyük acılar çekmeye başlamışlar. Hatta Urmiye yok oldu, olacak… Şu hâliyle yok saymak da mümkün… Çünkü o devasa göl küçülmüş de küçülmüş… Süzülmüş de süzülmüş… Ve Urmiye bugün tüm insanlığa küsmüş!...

Evet, ruhu da bu yüzden var zaten! Urmiye insanoğluna küsmüş!...

Yıllar önce ziyaret ettiğim Urmiye Gölü bu kez bana cesametinden çok şey kaybetmiş; küçük bir bedene dönüşmüş, sığıntı, cansız bir ölü cesedi gibi göründü sanki!... Hâlâ onun acılarını anlamamış olacak ki bazıları, onun etrafında yine gülümseyerek, kahkahalarla fotoğraf çekmeye devam ediyorlardı. Üstelik göl son nefesini vermek üzereyken!...

Peki, suçlu kim?

Tabii ki biz!...

Başka kim olacak?

Göle gelen suların önünü kesen barajları kim yaptı: insanoğlu!...

Gölün sularını tüketen kuyu sularını kim açtı: yine biz değil miyiz?

İklim değişikliğinin müsebbibi kim? Herhalde kediler ve köpekler değil!!.

Haydi, onu geçtik ya Hu, gölün üzerine yol yapmak ne demek?!!

Gölünün derinliği Van Gölüyle ölçülemez. Van Gölünde beş yüz metreye ulaşan derinlik yanında Urmiye Gölü on altı metreye kadar küçülür. Bizim şerefli tür de gölün üzerine marifetmiş gibi yol yapmış. Böylece ayırmışlar canlıları birbirlerinden… Ama endemik türler hemen mücadeleden vazgeçmemişler… Köprüyü aşıp diğer akrabalarına kavuşmaya çalışmışlar. Sırılsıklam olan yol da bu mücadeleye karşı koyamamış. Bu kez aklı evveller, yolu yükseltmişler. Böylece tüm endemik türleri ebedî olarak birbirlerinden koparmışlar…

Urmiye Gölü de ailesine karşı yapılan bu vahşet karşısında küsmüş İnsanoğluna!...

Ve süzüldükçe süzülmüş…

Kurudukça kurumuş…

Azaldıkça azalmış…

Ama son bir hamleyle rüzgârla fırtınayla el ele verip şehrin üstüne tuz kusmaya başlamış…

Şehirde de hastalıklar artmış…

Ne garip tecelli!...

Belki de intikam saati…

Endemik deyince şunu da ekleyeyim: bunlar yöreye (göle) özgü hayvan / bitki türüdür. Yani başka yerde yaşamaları da imkânsız… Ama sadece endemik türler değil gölün üzerinde yaşayan iki yüz kuş türü de almış bu vahşetten nasibini!...

Amma velakin insanoğlunun da su olmadan diğer canlılar olmadan yaşaması da imkânsız!...

Demek ki biz kendi kendimizin katiliyiz!

Demek ki biz o kadar da zeki ve akıllı canlılar değiliz!

Peki, Van Gölü…

İçe doğru çekilmeye başladı git gide…

Peki, o da bize küserse!...