Günümüzde ekonomik koşulların bizlere dayattığı sebep ve sonuçlar üzerinde düşündüğümüzde, toplumda bireylerin yaklaşım biçimlerine bakmakta fayda vardır. Çağımızda teknolojik gelişmelerin yaşam standartlarımızda büyük değişimlere yol açtığını görmekteyiz.

Analiz yapıldığında bireylerin borçlanma nedenleri arasında; yüksek enflasyonla bağlantılı olarak alım gücünün düşmesi, borçlanarak kredi kartına, banka kredisine veya taksitlere yönelmeleri sayılabilir. Diğer bir etki ise tüketim kültürüyle ilgilidir. Gençlerde sosyal baskı, statü göstergesi ve “yaşam standardını kaybetmeme” isteği borçlanmayı artıran nedenler arasında yer almaktadır.

Bununla bağlantılı olarak gelir–gider dengesizliği de dikkat çekmektedir. Ortalama maaş, büyük şehirlerde yaşam masraflarını karşılayamamakta; açığın borçla kapatılması eğilimi güçlenmektedir. Ayrıca kolay kredi erişimi, bankaların uzun yıllardır tüketici kredilerini ve kredi kartlarını yaygınlaştırmalarıyla birleşince borçlanmayı daha da artırmaktadır.

Tüketim kültürünün beraberinde getirdiği konforlu yaşam arzusu, bireylerin sahiplik anlayışını güçlendirmiş ve yaşam beklentilerini değiştirmiştir. Örneğin, ulaşım konusunda toplu taşıma yerine prestijli ve konforlu bir yaşam için araç edinme talebi artmış; bu durum da bireylerin borçlanmasına sebep olmuştur. Toplu taşıma eksiklikleri de bu tercihi desteklemektedir. Büyük şehirlerde metro ve otobüs bulunsa bile kalabalık, konforsuzluk ve yetersizlik, özel aracı cazip kılan nedenler arasında görülmektedir.

Sürekli alışveriş, sosyal hareketlilik, AVM kültürü, dışarıda vakit geçirme alışkanlığı ve çalışmak dışında sürekli bir “dışarıda olma” hali, ekonomik sorunlarla birlikte trafik sorununu da artırmaktadır. İlginç bir şekilde, ekonomik baskıya rağmen tüketim artmaktadır. Ekonomik sıkıntı arttıkça insanlar bir “kaçış” olarak alışverişe, gezmeye, arabayla dolaşmaya daha fazla yönelmektedir.

Kültürel ve psikolojik boyutuyla Türkiye’de “borçla yaşamak” olağan bir durum haline gelmiştir. İnsanlar görünürde “hayat devam ediyor” izlenimi vermek istemektedir. Trafik, kalabalık ve tüketim biraz da bu görünürlükle ilgilidir. Yani gerçek ekonomik sıkıntılar perde arkasında yaşanmakta, ancak sokaklara yansıyan taraf “hareketlilik” olmaktadır.