“Ben senin neyinim?” Basit gibi görünen ama içi kocaman bir sorudur bu. Cevabı ne bir kelimeye dolar ne de bir tanıma. Ama yine de deneyeyim…

“Ben senin neyin miyim? Ben, gözlerine baktığında huzur bulan o sıcaklık… Sabah uyandığında aklına gelen ilk, gece uyurken kalbinde kalan son düşünceyim. Ben, seninle aynı yolda yürümeyi seçmiş bir yoldaş değil sadece… Seninle aynı hayali kuran, ayni duyguda duran, aynı kalpte atan bir ruhum. Senin neyin olduğumu söyleyeyim mi? Ben, her şeyinle sen olduğun için seni olduğun gibi sevenim.”

Ben, bir not, bir şarkı, bir bakış kadar seninim. Belki de bilmediğin bir yön, hiç fark etmediğin ama hep sende olan bir yan. Kendine dair unuttuğun ne varsa seni daha net hatırlatacak ayna… Ben kelimeler olabilseydim senin için yazılmış bir şiirdim.

Ve şimdi…

Sadece seninle yazılabilen bir hikayeyim. Biliyor musun? Seninle olmak, birini sevmek değil sadece… seninle olmak, kendimi bulmak demekti. Aşk, iki kişinin birbirine bakması değilmiş sadece. Aynı yöne bakarken, ayni duyguyla susmak da aşkın ta kendisiymiş.

Ben, senin eksik cümlene gelen tamamlayıcı kelime, sessizliğine anlam katan bir his ve en çokta, olduğun gibi olabildiğin yerim.

Ben senin yarım bırakmadığın unutmaktan hiç korkmadığın, güvende hissettiğin yerim. Sadece yanında değil, içinde olanım.

Belki hiçbir zaman tam olarak anlatamayacağım sana ne olduğunu, ama bildiğim tek bir şey var:

İçimde seninle var olan bir yer var…

Ve orası hep senin kalacak.