YKS sonuçlarının üzerinden gerekli vakit geçti, heyecanımızı bir kenara bırakıp artık ciddiyetle tercihlerimize odaklanalım. Sizi anlıyorum, heyecanınızı hissediyorum ama şimdi önünüzde kritik bir süreç var: tercih dönemi. Son 5 güne girildi ve herkesin kafasında aynı sorular dönüyor: "Hangi bölümü yazmalıyım?", "Şehrin mi yoksa üniversitenin mi önceliği olmalı?", "Sevdiğim meslek mi, garantili meslek mi?" Ya da bazıları çok daha kararsız: "Hiç tercih yapmasam mı?" Bu konudaki bilgimi ve deneyimimi sizlere paylaşıyorum.

Öncelikle şunu unutmamak gerekir: Tercih yapmamak da bir tercihtir. Tıpkı kötü bir tercih yapmak, doğru bir tercih yapmak ya da tutkuyla bağlandığınız bölümü yazmak gibi. Her biri bir karar, bir yönelim ve bir sonuç doğurur. Bu yüzden tercih yaparken atılan her adımın, alınan her kararın, yapılmayan her seçimin bir etkisi olacağını bilerek hareket etmek gerekir.

Tercih döneminde gençlerin en büyük baskısı çevreden gelir. Aile baskısı, toplumun beklentileri, “komşunun çocuğu şurayı kazanmış” kıyaslamaları, “şu bölüm iş garantili” dayatmaları öğrencilerin zihnini bulandırabilir. Ancak unutulmamalı ki üniversite, sadece bir meslek edinme süreci değildir. Aynı zamanda kişisel gelişim, özgürleşme ve birey olma yolculuğudur. Bu yolculukta rotayı başkalarının değil, sizin çizmeniz gerekir.

Yanlış bir tercih yapmak elbette istenmeyen bir durumdur ama hayatın sonu değildir. Yüz binlerce insan, zaman içinde alan değiştiriyor, üniversiteyi yeniden okuyor ya da başka bir meslek yoluna giriyor. Elbette bu zor ve yıpratıcı olabilir ama öğrenilen her deneyim kişinin hanesine bir artı olarak yazılır. Yani kötü bir tercih yapmaktan korkarak donup kalmak yerine, düşünerek ve iç sesinizi dinleyerek bir yön belirlemek daha sağlıklı olacaktır.

Bu noktada sıkça sorulan bir soruya gelelim: "Sevdiğim bölüm mü, yoksa iş garantisi olan mı?" Bu sorunun tek bir doğru cevabı yok. Sevdiği alanda okuyan bir genç, o bölümü tutkuyla benimsediğinde, iş yaşamında da başarılı olma ihtimali yükseliyor. Çünkü başarı çoğunlukla tutkuyla beslenir. Ancak sadece "iş garantisi" gözüyle yapılan tercihler, yıllar sonra mutsuzluk ve tükenmişlik yaratabilir. En doğru yol, kişinin hem ilgi duyduğu hem de kendini geliştirme fırsatı bulabileceği alanları keşfetmesidir.

Tercih listesi hazırlanırken dikkat edilmesi gereken en önemli şey, kendini tanımak ve iyi bir araştırma yapmaktır. Sadece bölüm ismine ya da üniversitenin bilinirliğine odaklanmak yeterli değildir. Tercih edeceğiniz bölümdeki akademik kadroyu, staj ve iş imkanlarını, mezunların kariyer yolculuklarını incelemek uzun vadede doğru karar vermenizi sağlar. Aynı zamanda üniversitenin sosyal ortamı, yurt olanakları, şehir dışı yaşam şartları gibi faktörler de değerlendirilmelidir.

Ayrıca sıralamalar bir rehberdir ama mutlak doğru değildir. Hayal ettiğiniz bölümle mevcut sıralamanız arasında fark varsa, bunu iyi değerlendirin. Alt ve üst dilimleri akılcı bir şekilde listeleyin. Ancak yalnızca “tutması garanti” diye hiç istemediğiniz bölümleri yazmak da ileride ciddi pişmanlıklara yol açabilir. Unutmayın ki bir yere yerleşmek değil, doğru yere yerleşmek önemlidir.

Kararsızlık bu süreçte en çok rastlanan durumdur. Hemen herkes bir an geliyor ve “Acaba hiç tercih yapmasam mı?” sorusunu kendine soruyor. Bu son derece insani bir durum. Ancak kararsızlık, sizi bir yılı boşa geçirmeye ya da istemediğiniz bir tercihe sürüklememeli. Böyle zamanlarda kendinize dönmeli, gerçekten ne istediğinizi sorgulamalı ve kısa vadeli kaygılarla değil, uzun vadeli hedeflerle düşünmelisiniz.

Hayat uzun bir yolculuk ve üniversite bu yolculuğun sadece bir durağı. Tercihiniz ne olursa olsun, onu sahiplenmek, sorumluluğunu almak ve elinizden gelenin en iyisini yapmak sizin elinizde. Tercihleriniz, sizi yalnızca bir mesleğe değil, bir hayata yönlendiriyor. Bu yüzden tercihinizi aklınızla ama kalbinizi de dinleyerek yapın.

Unutmayın, en kötü karar, kararsızlıktan iyidir.
Şimdi, kendinize sorun: “Ben ne istiyorum?”
Ve cevabınızı duyduğunuzda hiç tereddüt etmeyin.