Şehirlerin tarihinde bazı geçici şöhretler sahte parıltılar toplumsal hafızada unutulmanın en dibine gömülerek zamanla unutulup hiç hatırlanmazlar. Fakat şehrin hayal ve hafızasında iyiliği hayır hasenatı insanlığı olan kıymetler nesillerin hafızası boyunca hürmet ve rahmetle yad edilir. Bu şehrin unutulmayan unutulmayacak simalarından biri de rahmetli Dr. Daim Dirican’dır.

Daim bey bu şehrin tarihinde bana göre en şayanı hayret kibar nezaket sahibi bir hekimdi. O kelimenin tam mana ve medlülüyle bir şehir beyefendisiydi. Cumhuriyetin üçüncü kuşak hekimlerinden biri olan Daim Dirican aslen Tokat Arthova Kızılca nahiyesinden olmasına rağmen ömrünün en verimli otuz dört yılını Van’a Van insanına harcamış en kıdemli Van’lılardan biriydi. Daim bey 1954 Çapa Tıp Fakültesini bitirdikten sonra bir süre sağlık bakanlığında çalışmış daha sonra ihtisasını yaparak 1967 yılında Van’ devlet hastanesinde göreve başlamış sonrada istifa ederek serbest çalışmaya başlamıştır. Rahmetliyle ilk kez çocukken hasta olarak mülaki olmam hariç ikinci olarak 2001 senesinde oğlum ateşli bir hastalık geçirince tanışıp sohbet etmiştim. Bana abisi Halk Hekimi Prof. Dr Rahmi Dirican’ın kitabını imzalayıp vermişti. Daim bey Van’da üç kuşağın doktoru olarak onun namı herkesin malumuydu. 1960’lı yıllar Van’ın merkez nüfusu 30 bin civarında neredeyse bir kasaba kadar küçük ülkenin en uzak coğrafyasında küçük bir şehir. O zamanlar Van da doktorlar içinde dahiliyeciler, asabiyeciler, hariciyeciler, cildiyeciler, nisaiyeciler. Boğaz ve burun hekimleri, göz hekimleri ne gezer. Belki bir operatör, bir dahilileyeci, bir de çoçuk doktoru. Topu topu toplasan iki üç hekim bütün şehrin kırsal alanın hastalarının yükünü çekmekte. Daim beyle İkibinli yılların başında kendisiyle doğrudan mülaki olmama neden olan ilk çocuğumun rahatsızlığı dolayısıyladır. Çocuk ateşler içinde öksürükten dili uzamış kimi boğaz iltihabı diyor öksürükten ağzı kapanmıyor birkaç doktora götürdüm kimisi zatürre diyor yatakta mecalsiz kafeste kuş gibi çırpınıyor. Son çare alıp Daim beye götürdüm. Hanım üzüntüden renkten renge giriyordu. Daim bey o her zamanki mesleğinin yaşının tecrübesiyle sakin bir halde bizi karşılıyor. Muayenehanesinin duvarlarında Atatürk’ün resimleri bayraklarla tezyin edilmiş hali dikkatimi çekiyor. Daim bey nazik nazenin gelen bütün hastaları prenses muayane ediyormuş gibi kemali hürmetle muayene edip karıncayı bile incitmeyecek bir hal içinde davranıyor. Sohbet esnasında bana ne işle meşgul olduğumu soruyor, sonradan anlıyorum ki hasta sahiplerinin ne işle meşgul olduğunu sormasının nedeni muayene ücretini kişilerin durumuna göre belirlemekmiş. Köyden kırsaldan gelenlerden daima ücretin yarısını ya da durumu olmayanlardan hiç ücret almadığını pek çok insandan daha sonra duyacaktım. Daim bey çocuğun hastalığına boğmaca diyip reçeteyi uzattı. Muayene ücretinin üstünü yardımcısı vasıtasıyla bir bir zarfa koyarak iade etme tavrı da ayrıca bir nezaketli tavır olduğunu hatırlıyorum. Rahmetli Daim beyin bu nezaketini, zerafetini insanlığını Van’da bilmeyen işitmeyen yaşamayan var mı? Nazik mültefit çocukla çocuk, büyükle büyük hizmetçiye de en zengine de aynı zerâfet içinde davranırdı. Daim beyin hekimlik bilgisi ve tecrübesi bölgede nam salmış bir hekimdi Dr Daim Dirican boşu boşuna saç ağartmamış yaşının tecrübesinin birikimiyle hastayı karşıdan şöyle bir süzsün arkasından nabzını bir alsın bir kulağına stateskopu koydu mu işi tamamdı “İki kere iki dört” teşhisi koyardı. Zaten iyi hekim olmanın en iyi ölçüsü bir hastalığı diğer hastalıklardan ayırt etme sezgisi ve yetisiydi. Bazen daim beyi hasta sahipleri eve çağırır Dr Daim bey yeşil 250’ model lik mercedesiyle siyah çantası elinde hastaları muayene ederdi. İcmalen ifade etmeliyim ki şehrin tarihinde hatıra ve hafızasında bu kıymet asırlar boyunca insanların gönlünde yaşayan kıymetlerdir. Nitekim rahmetli Daim bey 2004 te emekli olup Van’dan ayrılmadan önce Gürpınarda kendi adına büyük bir okul yaptırıp bu şehre bu topluma en son insani vazifesini yaparak bu dünyadan göçmüştür. Kendisini rahmet ve hürmetle yad ediyoruz.