Filistin’de, Yahudilere toprak kazandırmak için Haganah ve İrgun terör örgütleri neler mi yaptılar?

    Aslında bu sorunun cevabını bulmak için fazla düşünmeye gerek yoktur. Bugün tüm dünyanın gözleri önünde bu terör örgütlerinin devamı olan İsrail terörünün Gazze’de yaptığı vahşeti gördüğümüzde, hiç kimsenin görmediği 1920’lerde neler yapmış olduklarını tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek.

    Öncelikle Müslümanların mahsullerini yakarak onları açlığa mahkum ediyorlardı. Köylerin üzerinde İngiliz savaş uçaklarını uçurarak onlara korku yaşatıyorlardı. Haganah terör örgütü, İngiliz ve Fransızların tank ve diğer askeri araçlarıyla köyleri dolaşarak Müslümanları sürekli taciz ediyorlardı. Keskin nişancılar, köylerde tavukların peşinden koşan çocukları ve suya giden kadınları katlediyorlardı. Amaçları bugün Gazze’de olduğu gibi onları yerinden edinmekti. Çünkü Filistin’e göç eden Yahudilere toprak lazımdı.

    Bu şekilde istedikleri düzeyde toprak elde edemeyince köylere açık bir şekilde baskın yapmaya başladılar. Bu baskınlar sonucunda binlerce Müslümanı katledip şehit ettiler. Kadınlara eşlerinin ve babalarının gözleri önünde tecavüz ediyor, bedenlerini parçalara ayırdıktan sonra erkekleri kurşuna diziyorlardı. Ya da erkekler kurşuna dizildikten sonra kadınlar ve çocuklar çırılçıplak bir şekilde askeri araçlara bindirilip Yahudilerin köylerine bırakıyorlardı. Artık bunların geleceği köydeki Yahudilerin insafına terk ediliyordu. Tabi onlarda insaf varsa…

    Bunu işgalci İngilizlerin yardımıyla yapıyorlardı. Bu vahşet Hitlerin Yahudi katliamı sonucunda iyice artmaya başladı. Çünkü Hitler Yahudilere ne yaptıysa onlar da aynısını Müslüman Filistinlilere yapıyorlardı. Hitlere olan tüm kin, nefret ve kızgınlıklarını Osmanlı döneminden kalmış bozuk silahlar dışında elinde hiçbir şey olmayan zavallı, savunmasız Filistin Müslümanların üzerinden çıkarıyorlardı.

      Hitler Yahudileri gaz odalarına doldurup onları nefessiz mi bırakıyordu? Bu terör örgütleri de baskın düzenledikleri köylerde yakaladıkları Müslümanların başlarını pislikle doldurdukları poşetlerin içine koyup, poşeti bağlayarak ciğerleri patlayana kadar poşeti açmıyorlardı. Yine ağır askeri araçlarla baskın düzenledikleri köylerde genç-yaşlı, erkek-kadın, çocuk-bebek demeden herkesi üste üste kuyunun içine atar, kuyunun ağzını kapatırlardı. Böylece onlarca insan üst üste kuyularda nefessiz kalarak can veriyordu. Filistin’deki kuyular Müslümanların cansız bedenleriyle dolup taşmıştı.

  Sorabilirsiniz bu kadar vahşete rağmen Müslümanlar hiçbir şey yapmıyorlar mıydı? Hangi Müslümanlar? Etraftaki Müslümanları soruyorsanız bugün Amerika’nın gemilerini gönderip sakın kimse israile karışmasın dediği gibi o gün de İngiltere savaş gemileriyle Yafa ve benzeri limanlardaydı. Sakın kimse Haganaha karışmasın yoksa sonu Filistin gibi olur, diye tehditler savuruyordu.

   Ses çıkaranlar elinde Osmanlı döneminden kalma bozuk silahlardan başka bir şey olmayan bir gurup Filistinli Müslümanlardı. Bugün Kassam Tugaylarının ismini aldığı Şeyh İzzettin el-Kasım etrafına topladığı bir gurup Müslümanla, Yahudi teröristlere karşı gelmeye başladı. Bunlar bir nebze olsun Yahudi katliamlarını durdurmayı başardılar.

    Haganah terör örgütü bu Müslümanlarla baş edemeyeceğini anladığında devreye işgalci İngiliz devleti girdi. İngilizler Şeyh Kasım’ın peşine düştüler. Arkadaşlarıyla onu bir mağaraya sıkıştırdılar. Şeyh Kasım ve bir gurup arkadaşını orada şehit ettiler. Bundan sonra Şeyh Kasım’ın başlattığı mücadeleyi Şeyh Ferhan el-Sadi devraldı. Haganah ve İrgun terör örgütleri bununla da başa çıkamayacaklarını anladıklarında yine işgalci İngiliz devletinden yardım istediler. İngilizler tecrübeli askerleriyle bunun da peşine düşerek kısa sürede yakaladılar. Şeyh Ferhan el-Sadi 75 yaşında olmasına rağmen İngilizler tarafından halkın gözleri önünde idam edildi. İbret olsun diye uzun bir süre darağacında bıraktılar. İngilizler kendi eliyle kurduğu Haganah ve İrgun terör örgütünün yaptıkları vahşi katliamlara kimsenin engel olmasına izin vermiyordu.  

   Bu terör örgütünün faaliyetleri sonucunda Yahudilerin elindeki toprak iyice artmaya başladı, ancak bu topraklarda bir Yahudi devletinin kurulması için İngiltere’nin istediği düzeyde bir Yahudi göçü hala gerçekleşmemişti. İngiltere’nin istediği düzeyde Yahudi göçü Hitler zulmünden sonra gerçekleşti. Hitler’in yaptığı katliamlar sonucunda sadece Almanya ve Polonya’daki Yahudiler değil, Amerika’daki Yahudiler bile Filistin’e göç etmeye başladılar. Sadece bu dönemde 300 bin Yahudi Filistin’e göç etti. İngiltere yıllardır Yahudileri göçe zorluyor ancak Hitler’in katliamlarına kadar Yahudiler ciddi bir göç akını gerçekleştirmiyorlardı. Acaba Hitlerin bu katliamlarında İngiltere’nin bir parmağı var mıydı?  İnsanın aklına böyle bir soru da gelmiyor değil.

    Bu şekilde bir anda artan Yahudi göçlerine karşılık İngiltere de Yahudilere toprak kazandırmaya iyice hız verdi. Devlet ve vakıf arazilerini Yahudilerin mülklerine geçiriyor. Ayrıca Haganah terör örgütünün eliyle basılan köylerin medrese, cami ve mezarlıkları iş makineleriyle yerle bir edilip tarım alanlarına çevriliyordu.

    Haganah ve İrgun terör örgütleri de Filistin topraklarında terör estirmeye, zavallı Müslümanlara tarifsiz katliamlar yaşatmaya devam ediyordu. Bunların en şiddetlisi ilerde İsrail Başbakanı olacak Menahem Beregin tarafından yönetilen İrgun örgütünün 9 Nisan 1948’de yaptığı Deyr Yasin katliamıydı. İrgun terör örgütü bastıkları Deyr Yasin köyünde 254 Filistinliyi vahşice katletti.

Bu, Deyr Yasin katliamındaki vahşeti gösteren karelerden sadece bir tanesi. Bu şekilde çocuk-kadın, genç-yaşlı demeden on binlerce Müslümanı vahşice katlettiler. Deyr Yasin katliamından sonra civar köylerdeki Filistinliler korkudan köylerini boşaltarak, yanlarına alabildikleri ne varsa alıp olabildiğince uzaklara kaçtılar. Bu şekilde 1948’e kadar 518 müslüman köyü boşaltıldı.

    Deyr Yasin katliamından 35 gün sonra İsrail terör devleti kuruldu. Haganah ve İrgun terör örgütleri de İsrail savunma kuvvetleri olarak isim değiştirdiler.

Burada bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 21 haziran 1977-10 ekim 1983 tarihleri arasında İsrail’in Başbakanı olan Menahem Beregin Deyr Yasin için şunu söyleyecekti:

“Deyr Yasin zaferi olmasaydı İsrail devleti olmayacaktı” Menahem Beregin İsrail’in varlığını bu katliama bağlamıştı. Çocuk, kadın, erkek, yaşlı onlarca Müslümanın katledilmesine büyük bir zafer diyordu. Bu katliamları yapıp bu sözleri kullanan kişiye 1978 yılında Nobel Barış Ödülü verildi. Çoğu zaman denk geliyoruz ülke olarak Nobel ödüllerini neden alamıyoruz diye. Nobel ödüllerinin kime verildiğini bilmemiz için aklımızın bir köşesinde bu bilgi bulunsun.

   1948’de BM istatistiklerine göre Deyr Yasin katliamından sonra 726 bin Filistinli kendi topraklarında mülteci durumuna düşürüldü. Daha sonra Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze işgaliyle beraber bu sayı 1 milyon 200 bin civarına ulaştı

     Görüldüğü gibi 1917’den 1948’e  kadar İşgalci İngiliz devleti ve kurduğu Haganah ile İrgun teröristleri, Filistinli Müslümanlara tarifsiz acılar yaşattılar. I. ve II.Dünya savaşları arasında Filistin’liler tarafından büyük miktarda toprak satıldı diye anlattıkları o toprak satışları işte bu şekilde el değiştirilmiş topraklardır. Bunları özetlersek:

1-İşgalci İngilizler tarafından vergi artışı sonucunda Müslümanların toprakları haczedilip Yahudilere satılarak, Yahudilerin mülklerine geçirilmesi.

2-Yahudi yerleşimleri arasında kalan Müslümanların tarlalarının Yahudi teröristler tarafından yapılan baskılar sonucunda Yahudilerin mülklerine geçirilmesi.

3-Devlet ve vakıf arazilerinin İngilizler tarafından Yahudilerin mülklerine geçirilmesi

4-Cami, Medrese ve mezarlıklar tahrip edildikten sonra tarım alanları veya yerleşim yerlerine dönüştürülerek Yahudilerin mülklerine geçirilmesi.

5-Filistinlilere yaşatılan terör eylemleri sonucunda evlerinden zorla çıkarılan Filistinlilerin evlerine, topraklarına el konulması sonucu Yahudilerin mülklerine geçirilmesi.

    Tabi bunların dışında İsrail terör devleti kurulduğunda İsrail, insanın aklıyla dalga geçer şekilde bir kanun çıkardı. Bu kanun 1950 tarihli “5710 sayılı Gaiplerin Mülkleri Yasası” adında bir kanundu. Bu kanun maddesine göre İsrail, 1948’de evlerinde olmayan tüm Müslümanları “Gaip (kaybolmuş, akıbeti belirsiz)” olarak ilan etti. Böylece Müslümanların evlerine kanun kılıfında el koydu.

     Bunların hepsini İlber Ortaylı ve Celal Şengör benden çok daha iyi biliyorlar. Bunlar devletin resmi arşivlerinde bulunan belgeler ışığında hazırlanan eserlerde detaylı bir şekilde yazılıdır. Devletin resmi arşivlerinde bunca bilgi belge varken bunların bile bile yalan konuşmaları ilmin neresine sığar?

      Ayrıca diyelim ki bugün Gazze’deki bir baba çocuğunu kurtarmak için evini bir yahudiye sattı ve gidip Londra’ya yerleşti. Buna kimin itiraz etmeye hakkı var ki?  Bir kişi çıkıp ben artık dayanamıyorum evimi satıp gidip rahat bir yerde çocuğumun geleceğini kuracağım dese bundan daha doğal bir şey olabilir mi? Ancak İlerde birileri çıkıp bu adam evini satmıştır. Bu insan bir haindir dese bundan da daha zalimce, daha gayri ahlaki bir konuşma olabilir mi?

     İnsanlar vahşice katlediliyor, üzerlerine yağan bombalardan ötürü bedenleri paramparça olmuş bebeklerin o minik bedenleri çöp poşetlerine atılıyor. Buna rağmen bu insanlar hakkında yok şunu yaptı yok bunu yaptı diye konuşmak vicdanın, insanlığın neresine sığar?

     Şunu da belirtelim ki Gazze’lilerin dedeleri topraklarını satmadıkları gibi onların torunları olan Gazze’liler de evlerini satmıyorlar. Hala boyunlarında dedelerinin onlara bıraktığı eski evlerinin anahtarlarını taşıyorlar. O anahtarlar şahittir ki onların dedeleri Filistin’i satmadı. Onca vahşete rağmen satmadılar. Eğer Müslümanlar topraklarını satmak isteseydiler değil Beyrut ve Kahire’nin bir evini, Londra’nın tamamını alacak kadar Yahudilerden servet alırlardı. Ancak Filistinli Müslümanlar bugün Gazze’yi satmadıkları gibi dün de Filistin’in bir karış toprağını bile satmadılar. Satılmış denilen topraklar 1917’de İngilizlerin Filistin’i işgal etmeden önce halkın dışında satılan topraklardır. Bu da tüm Filistin’in %0,99’udur.

    Halkın dışında yapılan %0,99’luk toprak satışlarını halka mal etmek

Hangi vicdana sığar? Hangi ilme sığar? Hangi ahlaka sığar?

Kaynakça:

1-Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları-Prof.Dr.Fahir ARMAOĞLU-Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

2- Yerinden Edilenlerin Coğrafyaları Filistin Köy Tarihleri-Rochelle A.Davis-Koç Üniversitesi Yayınları

3-Osmanlıdan Günümüze Filistin Sempozyumu-28-29 Kasım 2013-Ankara-Türk Tarih Kurumu Yayınları

4-Tarihte Araplar ve Yahudiler-Dr.Ahmet SUSA-Selenge Yayınları

5-Abluka-Savaş-Direniş:GAZZE-AA

6-Toprağımızın Kokusu Filistin ve İsrailin Meseleleri-Kenize Mourad-Everest Yayınları

7-Filistin Meselesinin Değişmez Gerçekleri-Prof.Dr.Muhsin Muhammed Salih-Nida Yayınları

8-İsrail Mitler ve Terör-Roger GARAUDY-Timaş Yayınları