Kürtçe yıllarca yasaklı diller arasındaydı. Hatta laikliğe düşman olarak gösterilen Arapçanın üzerindeki yasak kalktığı halde Kürtçenin üzerindeki yasak kalkmadı. Böylece Kürtçe ülkede yasaklı tek dil olma unvanını kazandı. Ülkeyi işgal etmeye gelen gâvur İngiliz’in dili serbest, istediğin yerde konuşabiliyordun. Ancak ülkeyi İngilizlerden kurtaran “ikinci asli unsur olan Kürtlerin” dili yasaktı.

Çok şükür o yıllar artık geride kaldı. Devletimiz artık biz Kürtlere; “ayakların altında ezilen buz parçasının çıkardığı ses olan kart-kurt” diyen bir devlet değil.

Eski Türkiye değiliz, ancak maalesef Kürtler de eski Kürtler değil. Kürtçenin üzerindeki yasak kalktı ancak Kürtçe konuşan Kürt kalmadı. Dilini kendi evinde bile konuşmayan, kültürünü kendi köyünde bile yaşayamayan yeni Kürtler türedi. Bunu yaparak da kültürlü olduğunu zannediyorlar. Türkçe konuşarak kültürlü olmuyoruz; tam tersi kültürümüzden, tarihimizden, atalarımızdan uzaklaşmış oluyoruz.   

“Dil bir milletin şerefidir. Ancak şerefini koruyan milletler dünyada ciddiye alınır. Dil olmazsa kültür olmaz. Kültür olmazsa kimlik, kimlik olmazsa haysiyet ve şeref olmaz.”

 Prof.Dr.Oktay SİNANOĞLU, dilin ne anlama geldiğine dair yaptığı bu açıklamayla bir milletin şeref ve haysiyetini dilinin varlığına bağlamıştır. Dilini kaybeden milletlerin şeref ve haysiyetini de kaybedeceğini ifade etmiştir.

Dil bir milletin şeref ve haysiyetiyse; dilimizi kendimizden sonraki nesle öğreterek şeref, haysiyet ve varlığımızı korumalıyız.

Ayrıca dil Allah’ın bir ayetidir:

“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” (Rum süresi:30/22)

Rabbimiz, dillerin ve renklerin farklı olmasını göklerin ve yerin yaratılmasına benzeterek, göklerin ve yerin yaratılması nasıl sonsuz bir kudret ve ilim sahibi bir Yaratıcının varlığının deliliyse, dillerin ve renklerin farklı olması da aynen bunun gibi sonsuz bir kudret ve ilim sahibi olan bir Yaratıcının varlığının delilidir.

Kur’an’da namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerin anlatıldığı ayetlerin emrini yerine getirmek nasıl imanın gereğiyse; Allah’ın varlığının delilleri olan farklı dillere sahip çıkıp, bunları korumak da imanın gereğidir. Çok şükür devletimizin kendisi artık imanın gereği olarak Kürtçeye sahip çıkmaktadır. Kürtçe kanallar açıp, okullarda Kürtçe dersler vermektedir. Artık işin gerisi biz Kürtlere kalmış.

Birincisi: Kürtçemizin doğru kaynaklardan öğretilmesi için Milli Eğitim Bakanlığının 5,6,7 ve 8.sınıflar için müfredatta belirlediği seçmeli dersler kısmında Kurmanci dersini seçmeyi unutmayalım.

İkincisi ve en önemlisi: Kürtçenin yaşayan dillerden, yok olan dillere dönüşmemesi, dilimizin yaşaması için “Evimizin dili resmi dil olmasın”

Çocuklarımıza dilimizi öğretelim ki;

“ÖLMESİN, YAŞASIN KÜRTÇE!”