Kurban bayramına günler kala, bayram hazırlıkları için tüm şehirlerde olduğu gibi şehrimizde de bir heyecan oluşuyor, alışveriş yapmak ve bayramı layığınca karşılamak isteyen binlerce vatandaşımız şehrin cadde ve sokaklarında ihtiyaçlarını karşılamak için heyecanlı koşuşturmalar yaşıyorlar. Fakat bizdeki durum diğer şehirlerden bambaşka ve tuhaf bir görünüm arz ediyor.

Şehrin ara sokakları, ana caddeleri, büyük bir keşmekeş yaşıyor, planlı veya plansız olarak, kent bir seyyar AVM ye dönüştürülüyor. Ana caddenin kaldırımlarında adım atmak imkansızlaşırken bayram alışverişi adeta bir ızdırap haline geliyor. Kenti büyük bir köy haline getiren bu tutumu maalesef kimi çevreler bir ‘adet’ olarak görse de mevcut durum kente karşı işlenen bir suçtan başka bir şey değil.

Evet, biz Vanlılar her bayram arifesinde kentimize karşı suç işliyor, onun müesses nizamını bozuyor, tonlarca çöp yığınını ardımızda bırakırken kent estetiği kavramını aklımızın ucundan dahi geçirmiyoruz. Bu suçun faili bizlerken, suça maruz kalan, suçun mağduru ve müştekisi konumunda olan ise kentimizdir. ‘Kent havası özgürleştirir!’ mottosunun bizim kentimizle uzaktan veya yakında bir alakası kalmamıştır. Çünkü bizim şehrimizde artık bir kent havası söz konusu değildir, dolayısıyla bu kentte bir özgürlük aramakta beyhude bir çabadan ibarettir. Hemen hemen her köşe başına mangal veya semaver dumanı solumak, kaldırımlarda yürüyememek, seyyar baskınına maruz kalmak bir ’adet’ veya gelenek ile açıklanamayacak geri kalmışlıktan başka bir şey değildir.

Kente karşı suç; “Kent olarak tanımlanan mekânlara ekonomik, sosyal, fiziksel ve kültürel yönlerden verilen zarar” şeklinde tariflemektedir. Sadece bayram arifesi örneği üzerinden gidilirse dahi, suç kavramı vücut bulmuş demektir. Çünkü yapılan tek bir fiile kentimize hem ekonomik, hem sosyal hem fiziksel hem de kültürel yönden zarar verilmiştir.

Ekonomik olarak; şehrin en gözde yerlerinde açılar işportalar, kira ödeyen ve vergi veren esnafı, piyasanın en canlı olacağı dönemde iş yapamaz hale getirmiş buna karşın kayıt dışı ekonomi ile mücadele eden ülkemizde göz göre göre kayıt dışılığa müsaade edilmiş, kent ekonomisini fayda sağlayacağına zarar verilmiştir ve hiç bir yetkili mercii bu duruma ses çıkarmamıştır. Bu durum maalesef her bayram veya yılın muayyen günlerinde tekerrür etmektedir.

Sosyal olarak; alışveriş veya bayram alışverişi kavramı sosyalleşmenin bir örneğidir. Fakat bu kentte bu açıdan sosyalleşmek bile bir sorun haline gelmiştir. Sağlıksız ve güvencesiz bir alanda yapılan alışveriş veya sosyalleşmenin doğuracağı neticeler olumludan çok olumsuz bir durum teşkil edecektir. Bayram alışverişi kavramı zihinlerde güzel anımsanacak bir durumken maalesef genç veya çocuk hafızalarında bir kaos olarak hatırlanacaktır.

Fiziksel olarak; mevcut durum şehrin fiziki görünüşüne ve intibasına büyük bir zarar vermiştir. Düzensiz olarak park edilen araçlarda satılan yiyecekler, şehrin ortasına rastgele koyulan tabure ve masalarda satılan meşrubatlar, şehrin bir ucundan ötesine çekilen çadırlarda pazarlanan kıyafetler ile şehrin dış görünüşü bambaşka bir hal almıştır. Halbuki kentler ilk olarak dış görünüşleri ile bir kimlik taşılar, mevcut durumla şehrin kimliği diye bir durum kalmamış şehir bir açık hava panayırına veya lokantasına dönüştürülmüştür.

Kültürel olarak; en büyük kıyım bu alanda yaşanmaktadır. Hiç bir kent kültüründe seyyara veya işportaya yer yoktur. Hiç bir kentli mangal veya semaver dumanı solumak zorunda değildir. Kent, bu davranış ile bir köye dönüştürülmektedir. Kent olanaklarından faydalanması gereken yurttaş bu hali ile değil kentli olmak köyün bile gerisine düşmektedir. Kültürel hayat felce uğramaktadır.

Özetle bir bayram arifesi günü, kente, çevreye, sağlığa, kentliye karşı birçok suç işlenmiştir. Burada suçun faili aslında hepimizin gözü önündedir. Fakat bu faili hala gözlerimizi kapatıp ya da başımızı başka yöne çevirip, görmemezlikten gelmekteyiz. Evet bu suçun fili aynadaki aksimizdir, bizler sadece bayram arifelerinde değil, hemen hemen her gün bu güzel kente karşı onlarca suç işlemekteyiz. Kente karşı suç kavramı için sadece yukarda bahsettiğim perspektiften küçük bir örnekle anlatmaya çalıştım. Oysa bu suç kentteki projelerin yarım bırakılması ile kente sağlıklı yaşam alanlarının ve kültürel donatılarının kazandırılmaması ile rantın ve kent ekonomisinin sadece belli çevrelerde toplanması ile de işlenmektedir. Bu durum belki bir kitabın belki de bir makalenin konusu olacak kadar uzundur. Biz şimdilik bu kadarı ile yetinelim.