"Kanun böyle emrediyorsa, yaptığı işin güven duygusuna muhtaç her vatandaş gibi ben de tapu dairesine gidebilirim."
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü tapu dairelerinin ne denli ehemmiyetli yerler olduğunu bize göstermekle beraber yüzyıllardan bu yana mülkiyet hakkını garanti altına almak isteyen her vatandaş bu resmi kuruma müracaat etmekte ve mülkiyet hakkını bu resmi kurumda yaptığı iş ve işlemlerle perçinlemektedir.
Tapu daireleri, diğer resmi makamlara nazaran her geçen gün daha büyük bir önem arz etmekte ve buna binaen iş yükü de aynı nispette artmaktadır. Bende mesaimin büyük bir çoğunluğunu bu resmi kurumlarda geçirmekte olduğum için, bu yazımda tapu dairelerindeki günlük rutin hakkında bir kaç kelam etmek istedim.
Tapu dairelerinde genel kanı taşınmaz satışının tescili olarak bilinmekte ise de taşınmaza münhasır tüm işler bu dairelerde yapılmaktadır. Taşınmaza ilişkin ipotek tesisleri, haciz işlenmesi, haciz terkini, kadastral işlemler, şufa hakkı, mahkeme şerh ve beyanları, geçit hakları, kamulaştırma gibi akla gelebilecek taşınmazlara ilişkin tüm işlemler tapu dairelerindeki memurlar tarafından yapılmakta ve bunların yapılması için büyük bir dikkat, özen ve mesai harcanmaktadır. Bu bakımdan tapu dairelerindeki memurların iş yükü diğer resmi makamlara nazaran daha fazla olup burada çalışan idari ve diğer memurlar mesuliyeti de daha fazladır. Nitekim tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan yanlışlıklarda vatandaş her ne kadar devlete karşı dava açabilmekte ise de, bir zararın oluşması durumunda, devletin memura rücu hakkı saklı ve bakidir.
Tapu dairelerinde her gün yapılan işlemlerden ötürü yüzlerce yevmiye numarası alınmaktadır. Alınan her yevmiye o gün ayrı bir vatandaşın iş ve işleminin görülmesi demektir. Bu da oradaki memurun her gün yüzlerce hatta kimi büyük tapu sicil müdürlüklerinde binlerce kişi ile muhatap olduğunu göstermektedir. Bu denli yoğun mesai altındaki memurun hataya düşmeden işlem tesis etmesini beklemek adeta bir mucizeyi beklemek demektir. İş yoğunluğu altındaki memur bir de ayrıca her vatandaş ile ayrı ayrı muhatap olmakta onların işlemlerindeki pürüzleri gidermekte ve vatandaş tarafından birinci derecede mesul tutulmaktadır. Her ne kadar tapuda başvuru sisteminde bir takım yeniliklere gidilmişse de özellikle bölgemizde ki internet kullanma becerisinin yetersizliği göz önüne alındığında başvurunun dahi memur tarafından yapılması beklenilmektedir. Yani tapu memuru, eski adıyla tapu sicil muhafızı, hem başvuru makamı, hem imza merci, hem işlemi hazırlayan hem de işlemde bir hata olduğunda bunun yegane günah keçisi konumundadır.
Bu durumda olan tapu memuru ister istemez stres yükü altında, vatandaşlarla bir takım münakaşalara girebilmektedir. Bu tür münakaşalar sonrası bir çok defa üst makamlara yapılan şikayetler neticesinde, memurun ruh hali gözetilmeksizin, savunmasının alındığına, bir takım idari yaptırımlara maruz kaldığına birebir şahit olmuşluğum vardır. Elbette burada tüm durumlarda memur haklıdır savını desteklememekteyim fakat mesaimin yaklaşık 4'te 2'sini bu kurumda harcayan birisi olarak diyebilirim ki gelen şikayetlerin yüzde 80’ninden fazlası vasıfsızdır. Fakat gelen her şikayet üst makamlarca gözetilmekte zaten iş yükü altında olan memur birde bunun psikolojisi altında ezilmektedir.
Tapu sicil müdürlüklerinde bir taraftan memurlar açısından bu durumlar yaşanmaktayken diğer taraftan, mülkiyet hakkındaki tasarruflar söz konusu olduğundan, vatandaşlar açısından da dolandırılma ihtimalinin en fazla olduğu kurumlar maalesef tapu sicil müdürlükleridir. Burada vatandaşlara önerim satılan taşınmazın bedelini tam olarak tahsil etmeden resmi senetlere imza atmamalarıdır. Çünkü memur tapu muamelesinde ‘Aranızda alacak verecek var mı?’ sorusunu müspet cevap aldıktan sonra muameleyi tamamlamakta artık taşınmazın devri bitmektedir. Bu muamelenin bitmesinden sonra taşınmaz kaydı artık dönülemez şekilde bitmiş olmaktadır. Özellikle tapu müdürlüklerinde ‘sazan sarmalı’ olarak bilinen dolandırıcılık yöntemi had safhaya ulaşmıştır. Vatandaşlar aslında bu durumu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın uygulamaya soktuğu Tapu Takas yöntemi ile alt edebilir taşınmazlarını güvenli bir yöntemli devredebilir ve satın alabilirler. Burada ‘Tapu Takas’ sistemi devreye girmektedir. Tapu Takas Sistemi, 2014 yılı aralık ayında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. (Takasbank) arasında imzalanan protokol ve 17 Nisan 2015 tarihinde yapılan tanıtım toplantısı ile faaliyete başlamıştır.
Bu yöntemle; Tapuya başvuru yapıldıktan sonra Tapu Takas Sistemi web sitesi ya da tablet/ akıllı telefonlara indirilen uygulamaya alıcı ve satıcı, banka hesap/IBAN numaraları ile tapudan verilen e- ödeme makbuzu numarası ve sistem tarafından istenen diğer bilgilerin girişini sağlamaktadır. Alıcı parayı sisteme göndermektedir. Para sistemde bloke edilmektedir. Takasbank Sistemi, TAKBİS sistemine bağlanarak satışın gerçekleştiğini tespit ettiğinde parayı satıcının hesabına göndermektedir. Bütün işlem adımlarında alıcı ve satıcı e-mail ve SMS ile sürekli bilgilendirilmektedir. Alıcı ve satıcı bu sayede güven problemi yaşamadan, sahte para, çalınma ve gasp endişesi yaşamadan işlemi gönül rahatlığıyla tamamlanmış olmaktadır. İşte bu yöntem kullanılarak az bir külfetle büyük bir risk alt edilmekte alıcı da satıcı da sorunsuz olarak devir işlemlerini gerçekleştirebilmektedirler.
Memurlar ve vatandaşlar hakkında değindiğimiz durumların dışında bir de biz avukatların tapu sicil müdürlüklerinde yaşamış oldukları bir takım durumlar var ki buna da değinmeden geçmek olmaz. Şahsen benim işlem yaptığım tapu müdürlüklerinde bugüne kadar hep saygı ve dostluk içinde karşılandım. Fakat bazı tapu müdürlüklerinde hakkımızdaki ön yargılardan ötürü yaşadığımız bazı sıkıntılarda yok değildir. Yukarıda bahsettiğim üzere bazı günler mesaimin tamamının, çoğunlukla da mesaimin yarısını tapu dairelerinde geçirmekteyim. Bu zaman dilimlerinde insani ihtiyaçlarımız olabilmekte iş ve işlemleri yarıda kesip gitme gibi bir lüksümüz bulunmamaktadır. En basitinden bazen bir yudum suya bazen de sade bir selam ile hal hatır sorulmasına ihtiyaç duyabilmekteyiz. Avukatın böylesi durumlarda tapu dairesindeki olanaklardan tecrit edilerek adeta ‘istenmeyen insan’ muamelesine tabii tutulması, hak ve hakikat ile bağdaşmamaktadır.
Burada bahsettiklerim sadece buz dağının görünen kısmı olup, bürokraside daha nice aksaklıklar vardır. Temennimiz kırtasiyeciliğin azaldığı, memur, toplum, avukat barışının sağlandığı resmi makamlara bir gün ulaşma dileğidir. Buradan mesaisini paylaştığım tüm memur arkadaşlara kolaylıklar ve başarılar diliyor, daha az stresli çalışma zamanları temenni ediyorum.