Yıllardır memleketinden uzak olan, hemşerimiz Günay Aslan 21 yıl sonra Van’a gelmiş. Gelir gelmez de sadece 6 gün içinde memleketin ahvalini anlatan enfes bir yazı kaleme almıştı. Siyasi görüşü fark etmeksizin herkesin beğenisini kazanan o yazıda, bizim yıllardır görmediğimiz belki de göremediğimiz ya da görmek istemediğimiz birçok sorun cesurca dile getirilmişti…

Günay Aslan, barış süreciyle silahların sustuğu memlekette gelişmeye dair birşeyler olmadığını şöyle özetlemişti:

-Bedel siyaseti yapılıyor.
-Tembellik diz boyu.
-Üretim yok, en büyük etkinlik mitingi katılmak.
-Tefecilik almış başını gidiyor.
-İşsizlik zirveye ulaşmış durumda.
-Çözüm süreci ekonomik sorunların gölgesinde kalıyor.
-Devlet ise samimiyetsiz davranıyor.

Hal-i pürmalimiz daha iyi nasıl anlatılabilirdi ki?

***

Üstad, Günay Aslan’ın köşesinde dokunduğu noktalar aslında bizlerin satır aralarında, insanımızın ise sohbet ortamlarında çokça dile getirdiği konular.

Şu anda yerel yönetimlerin hizmet konuşmasından önündeki en büyük engel bahse konu kesimlerin beklentileri, istekleri, talepleri değil mi gerçekten? Hadi büyükşehir yapısını kurmaya çalışıyor, diğer tüm ilçe belediyelerinde de şu anda ‘adamcılık’ kavgası yapılmıyor mu? Yapılmayan bir belediyeye bir örnek verin!

Yine diğer bir konu olan ‘tembellik’ noktasında elimizden gelenin çok fazlasını yaptığımız konusunda Sayın Aslan ile hemfikirim.

Kentin ekonomisi durma noktasına gelmişken bu kentte bir bürokrat, kurum amiri, STK temsilcisi, yerel yönetici kalkıp ekonomiye dair çözüm noktasında bir şey söyleyemiyor. Bu kentte bu aralar herkes ‘İmdat, kriz var!’ diye bağırıyor ama kimse krizin çözümüne dair nasıl bir yol haritası çizileceği konusunda fikir bildirmiyor. Hafta içi Van üzerinden siyaset yapan kesimler haftasonu göl kenarında sorunlara ‘cızbız’ arası veriyor. Rehavetten kurtulup gündeme yeniden dönme süreci haftalar sürüyor…

Hem memlekette ekonominin çarkları dönsün diyoruz hem de Bayram boyunca memleketimize ‘renk’ katan ve turizmin Van’da bir sektör olmasında en büyük gelecek vadeden İranlı turistler için ‘Van’ı istila ettiler’ tabirini kullanıyoruz.

DAKA’sı, YYÜ’sü, dernekleri, STK’ları aylar boyunca Van’a turist gelsin diye Irak’ta, Kürdistan’da, İran’da kapı kapı dolaşıyor, bizim insanımız Van’da miting yapan Erdoğan’ın mitingini dinlerken ‘milliyetçilik’ damarlarını kabarttıkça kabartıyor, sonrada hıncını yine İranlı turistten alıyor. Bayramda bile Van esnafının harıl harıl çalışmasını sağlayan İranlı turistleri eylemciler korkuttu, bir grup polis ‘gaz’ladı, bir kısmı da ‘yanlışlıkla’ tokatladı.
Sonra ne mi oldu?

Ertesi gün Van sokaklarında yine hüzünlü adımlarla Cumhuriyet Caddesi’nde volta atan binlerce işsiz gencimizden başka kimse kalmadı sokaklarda. O gençler de yine kendi memleketinin aydınlatma direğini indirdiği, bankasını talan ettiği, camlarını indirdiği caddenin sokaklarında engelli yürüyüş yapmak zorunda bırakıldı.

Deyim yerindeyse Başbakan’ı gitti, turisti gitti, polisi gitti, yıkımı yine Van’a kaldı.

***

“Üretim yok diyor” üstad, bırakın üretimi biz üretilenin de üretimin de karşısında olmaktan vazgeçemedik ki üretelim.

Üretene engel oluyoruz, üretileni satana engel oluyoruz, sonra da camını çerçevesini indirdiğimiz bankalardan kredi çekmek için bin bir türlü eziyete, sayısız azara ve ukalalığa boyun eğiyoruz. Kredimizi tükettiğimiz bankalardan istediğimizi alamayınca da tefeciye el açıyoruz. Tefecinin bile binbir teminat ile kredi açtığı bir memlekete döndük iyi mi!

***

Çözüm sürecini konuşmuyoruz, kaliteli siyasetçi yetiştirmiyoruz ama işi gücü bırakıp Van’a gelen siyasi parti liderleri için ortalığı yıkıp dökmeyi çok iyi biliyoruz.

Bu da yetmezmiş gibi devletin yerel yönetimlere, yerel yönetimlerin devlete uyguladığı siyasi taktikleri anamıza, babamıza küfür sayıp gerginliğimizi artırmak için bahane üstüne bahane yüklü negatiflikler ile yükleniyoruz.

Her seçim sürecinde birbirimize ‘kanlı, bıçaklı’ olup seçim sonrasında aynı kahvede oturup, ‘Ah ulan Rıza’ dinleyip kimsesizliğimize yanıyoruz.

***

Kısacas;

-Memlekette ekonomi konuşan yok.
-Memlekette hizmeti konuşan yok.
-Memlekette üretim konuşan yok.
-Memlekette kaliteli siyaset yapan yok.
-Memlekette iş yapan yok.

Hal böyle iken bu coğrafyada yeni bir dönemin başladığı şu sıralar Irak Kürdistan’ın da Yeni Dubai’ler oluşurken, Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilirken, biz bırakın çözüm sürecini ya da süreç sonrası yeniden yapılanmayı konuşmayı hala aramızdaki husumetleri çözmeyi bile beceremiyoruz.

Dün Kozluk’ta 7 kişinin öldüğü kavgadan sonra twitter’da şöyle yazmıştı biri, “Bir koyun için onlarca insan öldürüp, barış yemeğinde yüzlerce koyun kesen garip bir milletiz…”

Vesselam…