"Küpü denize at, ağzını sıkıca bağlayarak... İçine su girmedikten sonra ne zarar? Yüzer durur. Küçük bir delik olup da içine dünya muhabbeti derecesinde olan o deniz suyu doldu mu, küp derhal batar." (Mevlana)
Mevlana’nın bu sözleri, derin anlamlar içerir. Bu söz, insan kalbinin korunması ve manevi güvenliğini sağlamak için dünya sevgisinden arınmanın önemini vurgular. Buradaki küp, insanın kalbini ve iç dünyasını temsil ederken; deniz, dünyevi tutkuları, maddi istekleri ve olumsuz duyguları simgeler. Eğer kalbimiz dünyaya dair olumsuz duygulardan uzak durursa, tıpkı ağzı kapalı bir küp gibi dışarıdan gelebilecek etkilere karşı korunaklı kalır ve suyun üstünde yüzer, yani huzurlu ve dengeli bir hayat sürer.

Ancak burada dikkat çeken önemli bir nokta var: "Küçük bir delik olup da içine dünya muhabbeti derecesinde olan o deniz suyu doldu mu, küp derhal batar." Bu kısım, kalbe sızan dünya sevgisinin insanı nasıl yıkıma sürükleyebileceğini anlatır. Küçük bir delik, dünyevi arzulara açık olmayı temsil eder. Bu delikten sızan dünya sevgisi, kalbi doldurduğunda, insanı manevi olarak zayıflatır ve onu batışa sürükler. Buradaki "küçük bir delik" ifadesine dikkatinizi çekmek istiyorum. İnsanlar küçük deliği önemsiz buluyorlar lakin bu delik sıvanmasa yavaş yavaş küpü batırır.

Mevlana, bu sözüyle dünya ile olan ilişkimizi dengede tutmamız gerektiğini hatırlatır. Dünyanın sunduğu nimetlerden faydalanmalı, ancak kalbimizi dünya sevgisiyle doldurmamalıyız. Aksi takdirde, bu durum bizi mutluluktan uzaklaştırır ve manevi bir çöküşe neden olur.

Günümüzde insanlar maddi değerlere daha fazla önem verdikçe, Mevlana'nın bu sözü daha da anlam kazanıyor. Kalbimizi manevi değerlere açık tutmak, dünyaya olan bağlılığımızı dengede tutmak adına büyük önem taşır.

Mevlana'nın bu derin sözü, dünya ile ilişkilerimizi düzenlememiz ve kalbimizi manevi değerlere açık tutmamız gerektiğini hatırlatıyor. Dünyevi hırslar, bizi batırmaktan başka bir işe yaramaz ancak unutmayalım ki, dünya da Allah'ın bir lütfudur ve ondan tamamen vazgeçmek de doğru değildir. Önemli olan, kalbimizi dünya sevgisiyle doldurmamak ve manevi değerlere yer bırakmaktır.

Peki, bizler bu dengeyi nasıl kuruyoruz? Kalbimizi mi, yoksa dünyayı mı ön planda tutuyoruz? Yoksa ikisini birden mi? Bu soruların cevabını kendi içimizde aramalı ve ona göre bir yol çizmeliyiz. Unutmayalım ki, gerçek zenginlik, manevi zenginliktir ve bu zenginliğe ulaşmanın yolu da kalbimizi dünyevi hırslardan arındırmaktan geçer.