2022 Yılının ilk aylarından başlayarak tozlu raflardan indirilen, hayatımıza soru işaretleriyle dahil olan ve vaktimizin büyük bir kısmını çalan eski bir kavramlarla karşılaşır olduk. TBMM’de 3 Şubat 2022’de kabul edilen ve 14 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) öğretmenler arasında güncel konu olarak tartışmalarla yerini almıştır. Milli Eğitim Bakanı tarafından 60 yıllık bir rüyanın gerçekleşmesi olarak ifade edilen ÖMK, bize çok yabancı değildir.  Geçmişte de düzenlenen eğitim şuralarının bazılarının gündemine alınarak tartışmalar ışığında bazı kararlarla sonuçlandırılmıştır. 13 Ağustos 2005 tarihinde “Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği” olarak Resmi Gazete'de yayımlanarak bugünkü halinden küçük farklılıklar içeren şekliyle uygulamaya konulmuştu. Daha sonra yapılan sınavdan 60 puan alanlar uzman öğretmenlik unvanı almış ve maaşlarında ek bir miktarda artış yapılmıştır. Bir kereye mahsus yapılan sınav, o günden bu yana bir daha yapılmamıştır. Şu anda uygulanan Öğretmenlik Meslek Kanunu 2005 yılında çıkartılan “Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yükselme Yönetmeliği” nin özüne dokunulmadan programlanmıştır. 2005 e göre uzmanlık için konulan öğretmen sayısının yüzde 20’si ve başöğretmenlik için konulan öğretmen sayısının yüzde 10’u oranlarının kaldırılarak, sınav başarı puanının 60’tan 70’e çıkartılarak ve bu sınavlara başvuruda bulunmak için istenen yıl şartının yükseltilerek, birkaç küçük değişikle birlikte kanunlaştırılmıştır.

MEB’in resmi verilerine göre resmi kurumlarda görev yapan yaklaşık bir milyon civarında öğretmen var. Bu öğretmenlerden uzman öğretmenlik eğitim programı için 543.515, başöğretmenlik eğitim programı için 70.931olmak üzere toplamda 614.446 başvuru olmuş. Günümüzde ise resmi kurumlarda görev yapan 75.701 uzman öğretmen, 90 da başöğretmen var. Uzman öğretmenlik için getirilen sınavdan muaf olanların sayısı 88.997, başöğretmenlik için getirilen sınavından muaf olanların sayısı 226’dır.

Merkezi yönetilmeye alıştığımız ve alınan kararların sahada uygulayıcıları olan kişilerin ne kadar fikri katılımlarına başvurulduğu kocaman bir muamma iken öğretmenlerin dışında hazırlanmış, onlara rağmen çıkmış ve öğretmenleri güçlendirmeyen, tam tersine onları bölen ve aralarında rekabet yaratan, mesleki itibarlarını yükseltmeyen bu yasa karşısında öğretmenlerin heyecanı ne kadar pozitif olacaktır? Aslında olaya gerçekçi ve ciddiyetle yaklaştığımızda perdenin arkasında gerçekleşen sahnede, öğretmenler tamamen maaşlarında biraz artış olsun ve açlık sınırından minik bir adım uzaklaşmak için sınava hazırlandıkları bir gerçektir. Yoksa hiçbir öğretmen sınav için aylarca ailesinden ve öğrencilerinden aklen izole bir şekilde yaşamak istemez. Sınava girecek 600.000 öğretmenin olması eğitimde aylarca derslerin verimsiz geçmesine ve milyonlarca öğrencinin eğitimden gerekli verimi alamaması da vicdani bir gerçektir. Günlerce süren videolar ve ezberlenilmesi gereken binlerce sayfalık PDF ler, bu iki kaynağa ayırtılacak zaman, hiç te karşımıza pozitif bir sonuç çıkaramıyor.

Eğer öğretmene mesleki katkısı olacaksa videolar izlenilebilir, eğer öğretmene alanında pozitif karşılığı olacaksa PDF ler okunabilir ama bunu bir sınav giriş ölçütü olarak değil gelişim amaçlı hizmet içi eğitimle verilmesi daha insanidir. Öğretmenlik gerek alınan eğitimle ki bu eğitimle verilen diplomayı MEB de kabul ediyor ve öğretmen olur onayı veriyor, yapılan sınavla, yapılan mülakatlarla, geçirilen sözleşmeli öğretmenlik ve aday öğretmenlikle belli bir sürece tabi tütülüyor. Bu süreçleri başarılı ile geçen öğretmen zaten uzmandır ve yapacağı fark yaratan öğretmenlik çalışmalarıyla belli bir yaşa gelmiş öğretmen de başöğretmendir.

Yasada geçen lisansüstü eğitimini tamamlamış olma şartıyla sınavdan muaf olma durumu da çok realiteye dayalı bir yapıya sahip değildir. Lisansüstü eğitimin, eğitim alanında ya da öğretmenlik alanının dışında olması, öğretmenlik mesleği yapılırken katkısı olmayacak, en kolay tamamlanabilecek bir alanda tezsiz yüksek lisans yapan öğretmenlerin sınavdan muaf tutulması, ciddiyetin sorgulanırlılığını da artırmaktadır. OECD ortalamasının çok altında kalan lisansüstü eğitim oranın, daha da aşağılarda olduğu öngörülebilir bir gerçektir. Parayla alınan, çoğu da eğitim alanının dışından, tezsiz yüksek lisans diplomalarıyla oluşan uzmanlığın, Milli Eğitim Bakanlığının eğitimde “kalite” nin artacağına yönelik öngörü ve beklentisinin sahada ve realitede bir karşılığının olmadığı eğitimciler tarafından görülmekte ve ifade edilmektedir.

 Peki, Öğretmenlik Meslek Kanunun Nasıl Olmalıdır?

Yapılacak bir meslek kanunu; tartışma aşamalarından, oluşma aşamasına kadar, konunun birinci dereceden muhatabı olan öğretmenlerin(özel okul öğretmenleri ve ataması yapılmayan öğretmenler de dahil), sendikaların ve öğretmenlik mesleği ile ilgili diğer bileşenlerin katılımı ile hazırlanmalıdır. Burada öğretmenliğin hem verimlilikte hem de gerçeklikleriyle maksimum seviyede olması için 1966 yılında İLO/ UNESCO ortak belgesi olarak kabul edilen Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi bir rehberdir. Burada değinilen maddeleri şu şekilde sıralarsak bize önemli ipuçları sunacaktır.

1- Öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmeli. Her türlü ayrımcılığı kaldırmalı eşit işe eşit ücret ilkesine dayanmalıdır.                                                                                                                  

2- Öğretmenlerin mesleki ve kültürel gelişimin önünü açmalı. Öğretmenlerin diğer ülkelerdeki eğitim ve eğitimcilerin deneyimlerinin ve birikimlerinin edinmesini sağlamalıdır.       

3- Rekabeti ortadan kaldırmalı, dayanışma ve iş birliğini esas almalıdır.                                                           

4- Öğretmenin sınıf içindeki özerkliğini güvenceye almalı, mesleğini yaparken oluşabilecek olumsuzluklara karşı koruyucu önlemler içermelidir.                                                                                   

5-Tayin, atama ve yer değiştirmelerde kayırmacılığı ve torpili önlemeli, bunun denetiminin eğitim emekçileri ve sendikalar tarafından yapılmasını sağlamalıdır.                                                       

6- Öğretmenlerin meslek hastalıklarını tanımlamalı, koruyucu önlemlerin alınmasının yasal güvencelerini tarif etmelidir.                                                                                                                       

7-Öğretmenlerin toplumda ve sosyal hayattaki itibarını yükseltmelidir.                                                          

8- Öğretmeni güçlendirici politikaların uygulanmasını güvenceye almalıdır.                                           

9-Öğretmene karşı şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler içermelidir.                                   

10- Öğretmenlerin yetiştirilmesi, mesleğe alınmasında, eğitim politikalarının belirlenmesinde öğretmenlerin katılımını ve söz hakkını güvenceye almalıdır.                                                                      

11- Okul ve kurum yönetimlerinin seçimle oluşması ve eğitim emekçilerinin bu konudaki söz hakkını güvenceye almalı, yönetimlerin oluşmasında cinsiyet eşitliğini esas almalıdır.

12- Her türden farklı çalışma statüsü (ücretli, sözleşmeli, usta öğretici vb. gibi) kaldırmalı; kadrolu güvenceli çalışmayı esas almalıdır. Mesleğe başlarken yapılan mülakat kaldırmalıdır. Mesleğe yeni başlayan öğretmenleri her açıdan desteklemeli ve kendilerini yetiştirmelerini teşvik edici olmalıdır.

                                                                                                     Ercüment ZÜNGÜR