“A’dan başlar aydınlık,
Bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.
Soluğudur düşüncenin buğdaydan yalaza dek…’’ Fazıl Hüsnü Dağlarca

Bu dizeler, öğretmenliğin sessiz ama derin gücünü anlatan en yalın tariflerden biridir. Pazartesi günü kutlanacak Öğretmenler Günü yaklaşırken, bizleri bir kez daha hatırlatıyor: Öğretmenlik, yalnızca bir meslek değil, bir toplumun, bir ülkenin ve aslında dünyanın geleceğini şekillendiren bir yaşam biçimidir. Her gün sınıflarda başlayan bu yolculuk, çocukların hayatında, toplumun dokusunda ve ülkenin kaderinde yavaş ama kalıcı izler bırakır.

Bir öğretmen, bir çocuğun hayatındaki ilk ışık, ilk umut ve bazen de tek dayanak olabilir. Kimi zaman, bir çocuğun çekingen bakışı, utangaç sorusu, sessizce içe gömülmüş bir hüzünü… Hepsi öğretmenin dikkatine sunulmuş birer işarettir. Öğretmen, yalnızca bilgi aktaran değil; yüreklere dokunan, ruhlara şekil veren ve geleceğe yön veren bir mimardır. Her bir öğrencisinin gözlerindeki parıltıda kendi emeğinin, sabrının ve sevgisinin yansımasını görür. Çocuğun hayatına bıraktığı bu izler, bir ülkenin aydınlık yarınlarının temeli olur.

Ne var ki, öğretmenlik yalnızca ilgi ve takdirle ölçülen bir meslek değildir. Bu mesleğin değeri çoğu zaman göz ardı edilir, emeği görünmez olur, itibarının hak ettiği noktaya taşınması gecikir. Oysa bir toplum, öğretmenlerinin değerini yükselttiği ölçüde gerçek anlamda gelişir. Öğretmenin saygı gördüğü yerde, çocukların özgüveni, bilginin değeri ve adaletin temeli de sağlamlaşır. Öğretmenin itibarı, bir toplumun kendi geleceğine verdiği değerin aynasıdır.

Öğretmenler, zaman ve mekânı hiçe sayar. Karda, yağmurda, dağ yollarında, köy okullarında, şehirlerin karmaşasında… Her köşeye ışık taşır. Her çocuğun hayaline bir adım yaklaşmasını sağlar. Sobanın başında üşüyen minik elleri görür, sıraların üzerindeki hayalleri hisseder, bir öğrencinin yüzündeki küçük gülümsemede hayatının en büyük ödülünü bulur. Ömrünü, çocukların gülüşlerinde saklar; hayatını, onların umut ve mutluluklarıyla tamamlar.

Kırk yıl boyunca bir öğretmenin biriktirdiği sabır, sevgi ve emek, bir toplumun belleğine kaydedilir. Bugün doktor, mühendis, sanatçı, çiftçi, anne, baba olan milyonlarca insanın arkasında sessizce duran, yol gösteren bir öğretmen vardır. O öğretmen, yıllar sonra bile öğrencisinin gözlerindeki ışıkta ve hayata bakışındaki cesarette varlığını hissettirir. Kırk yıllık minnettarlık, işte bu görünmez ama kalıcı izlerin adıdır.

Öğretmenler Günü, yalnızca çiçeklerin verildiği, birkaç satırın sosyal medyada paylaşıldığı bir gün değildir. Bu gün, bir toplumun kendi geleceğini inşa edenlere başını çevirip saygıyla baktığı, emeğin ve fedakârlığın hak ettiği değeri gördüğü bir gündür. Öğretmenlerin sesine kulak verme, yüklerini görme ve itibarlarını yeniden yükseltme günüdür. Çünkü bir toplum, öğretmenlerine hak ettiği değeri verdiğinde, çocukların yaşamını, ülkenin yarınını ve dünyanın geleceğini de korumuş olur.

Bugün, yarın ve her gün… Bu ülkenin dağlarında, ovalarında, şehirlerinde ve köylerinde, çocukların gülüşünü dünyanın en büyük ödülü sayan tüm öğretmenlere içten bir selam gönderiyorum. Kırk yılın, otuz yılın, beş yılın veya bir yılın hiç fark etmez; öğrencilerin kalbine dokunan her öğretmen, hayatı değiştiren bir kahramandır. Minnettarlığımız, emeğinizin karşılığıdır.

Bu ülkenin gerçek mimarlarına…
Minnettarlıkla.