Eski Türkiye ve Yeni Türkiye kavramları yıllardır tartışılan bir konudur. Yeni Türkiye’yi herkes biliyor da ancak yaşı kırktan küçük olanlar Eski Türkiye’yi pek bilemezler.

Bunlar için Eski Türkiye’yi kısaca anlatırsak: Yol yok, tünel yok, hastane yok, ilaç yok, okul yok, iş yok, kısacası; devlet vardı ancak doğru düzgün hiçbir devlet hizmeti yoktu.

“Abartma, sende ne yaptın?” diyebilirsiniz.  

Ancak, Eski Türkiye böyleydi. Örneğin şu an 1-2 kişilik olan hastanelerin servis odaları eskiden böyle lüks değil, koğuş tipi 10-12 kişilik odalar şeklindeydi.

On iki kişilik odada yatan her bir hastanın bir, bazen de iki refakatçısı olduğunu hesap edersek. Bir odada 24-30 kişinin kalması demektir ki bu da tedavi bulmaya gittiğin hastaneden, enfeksiyon başta olmak üzere bir sürü hastalığa yakalanarak çıkman demekti. Bazen de çıkamıyor, hastane yönetimi tarafından rehin alınıyordun.

Hastanenin sadece koridorunda bir bayan bir de erkek lavabosu vardı. O da bekle bakalım sıra sana ne zaman gelecek. Enfeksiyon hastaları ile ameliyat olmuş kişilerin böyle bir sırada beklediğini düşünün!

Oysa şimdi böyle midir? Hastanelerin servis odaları en fazla iki kişilik; verilen hizmeti, lavabosu, banyosu, temizliği her şey on numara.

Eski Türkiye’de Okullar mı? Anlatılmaz!

Örneğin bizim Başkale/Çaldıran Köyü İlkokulu’nun tek bir sınıfı ve tek bir öğretmeni vardı. Köylerin geneli de böyleydi. 1. ve 2.sınıflar günün bir öğününde; 3, 4 ve 5.sınıflarda günün diğer öğününde bir arada ders görüyorlardı. Öğretmen, 1.ve 2.sınıftaki öğrencilere fişlerle Türkçe öğretmeyi çalışırken; 3, 4 ve 5.sınıflara da aynı dersi anlatmaya çalışıyordu. Bazen 3.sınıftan 5.sınıfa füze hızıyla sınıf atlıyor, bazen de bir anda 5.sınıftan 3.sınıfa düşüyordun. İşte böyle dengesiz bir eğitim…

Böyle bir eğitimle okuyup, meslek edinen her Kürt öğrenciye “Nobel Başarı Ödülü” verilmeliydi.  

İşte böyle bir Türkiye döneminde her akşam izlediğin haberlerin arasında, şöyle standart bir haber vardı: “Evet sayın seyirciler şimdi sıradaki haberimiz 25-30 yıldır bitirilemeyen devlet hastanesi inşaatının geldiği son aşamayı sizlerle paylaşacağız...

İlin/İlçenin Devlet Hastanesinin inşaat çalışması 25-30 yıldır aynı şekilde devam ediyor. Bu hastanenin inşaatı, 10 Hükümet, 15 Bakan, 20 Vali, 50 Milletvekilini eskitti. Bu kadar hükümet geldi geçti ancak devlet hastanesinin inşaatı bir türlü bitirilemedi. Bakalım bu devlet hastanesinin açılışı hangi hükümete nasip olacak?”

Bunun gibi haberler, her akşam duyacağınız sıradan haberlerdendi. Devlet bir yolun, bir köprünün ya da bir hastanenin inşaatını çeyrek asra kadar bitiremiyordu.

Şimdi ise görüyoruz ki koca bir Şehir Hastanesini üç-dört yıl, dünyanın sayılı barajları arasında yerini alan Yusufeli Barajını da dokuz yılda bitirmiş oluyor. Aynı şekilde dünyanın en uzun asma köprülerinden biri olan Osmangazi Köprüsünü üç yıl, Avrupa’nın en uzun çift tüplü karayolu tüneli olan Zigana Geçidini de altı yıl gibi kısa bir zaman içinde bitiriyoruz. Artık Eski Türkiye değiliz!

İşin ilginci dünyada emsalleri arasına giren bu yapıları birkaç yıl içinde bitirdiğimiz halde, Van Çevre Yolu gibi çok sıradan denilecek bir çevre yolunu on üç yılda bitiremiyoruz.

Eski Türkiye değiliz ancak maalesef Van eski Van…

Van Çevre Yolu ilk defa 2010 yılında gündeme alındı. O günden bugüne yapılan tüm seçimlerde, Van Çevre Yolunun yapılması ya da kısa sürede bitirilmesi biz Vanlılara verilen vaatlerin arasında, her zaman ilk sırada yerini aldı. Eski Türkiye gibi o günden bugüne birçok hükümet, bakan, vali, sayısız milletvekili değişti hatta hükümet sistemi bile değişti ancak Van Çevre Yolu bir türlü bitirilip faaliyete geçirilemedi. Yetkililer tarafından yapılan açıklamalara göre 2024 yılında da bitirilip-bitirilemeyeceği belirsiz. Küçük illerde dahi çevre yolu varken; 1,5 milyondan fazla bir nüfusa hitap eden, bölgenin merkezi olan (olması gereken) ve sınır kapısı bulunan Van’da neden çevre yolu yok?

“Yol medeniyettir” denilmiş. Medeniyet azda olsa Van’a uğramış ancak bizdeki medeniyet, küçük bir şehri dahi kaldıramayacak kadar yetersiz olduğu için medeniyetin yolundan bir türlü ilerleyemiyoruz. Bazen 1,5 km’lik yolu 1 saatte ancak alabiliyoruz. Araçlardan inip, medeniyetin yolunu yürüyerek daha hızlı ilerliyoruz. Bazen de medeniyetin zirvesine varmadan, yolun ortasından dönüp ilkel yaşam alanımıza geri çekiliyoruz.     

Dileğimiz odur; Eski Türkiye’yi anımsatan Van Çevre Yolu, yeni bir hükümet sistemi gelmeden, yeni bir bakan göreve başlamadan, vali değişmeden, yeni milletvekilleri seçilmeden bu yolun bitirilmesidir. Yoksa Eski Türkiye’yi bırakın Osmanlı’ya doğru hızla yuvarlanmış oluruz.

Medeniyete giden yollarımızı açın ki Van’da biraz medeniyet görsün!