Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde, kıyamet gününde Allah Teâlâ'nın arşının gölgesinde barındıracağı yedi kişiden birinin adil devlet başkanı olduğunu müjdelemektedir. Bu hadis, adaletin yönetimdeki merkeziyetini ve hayati önemini açıkça ortaya koyar. Zira yöneticilik, beraberinde büyük bir sorumluluk ve ağır bir imtihanı getirir.
İmam Gazâlî'nin veciz ifadesiyle, liderliğin hem kıymeti hem de riskleri büyüktür. Eğer bir yönetici, bu nimeti hakkıyla yerine getirir ve adaletle hükmederse, erişeceği mutluluk tarif edilemez. Aksi takdirde, zulümden kaçınmazsa, sonuç yalnızca derin bir bedbahtlık olacaktır.
Peygamber Efendimiz'in bir diğer hadisi de adaletin yönetimdeki değerini çarpıcı bir şekilde vurgular: Bir sultanın bir günlük adaletle hükmetmesi, Allah'a karşı yapılan yetmiş yıllık nafile ibadetten daha üstündür. Bu, adaletli bir yönetimin, bireysel (nafile) ibadetlerin ötesinde, toplumsal huzur ve hakkaniyetin tesisindeki büyük etkisini işaret eder.
Ne yazık ki günümüzde pek çok insan, sorumluluk gerektiren bir görevi üstlenirken yeterliliğini yeterince sorgulamamaktadır. Hâlbuki bir kişiyi liyakatine bakılmaksızın bir makama getirenler de, o kişinin görevinde zulmetmesi halinde Allah katında aynı derecede sorumlu tutulurlar.
Adalet, bir yöneticinin sahip olması gereken en temel erdemdir. Ancak adalet sadece yöneticilere yüklenen bir vazife değildir. Her birimiz, hayatımızın her alanında adaleti gözetmekle mükellefiz.
Peygamberimizin ve bilge düşünürlerin hikmetli sözleri bize açıkça göstermektedir ki, adaletle yönetmek yalnızca bir görev değil, aynı zamanda uhrevi bir mükâfattır.