Deli Gibi Kıskanıyorum | Murtaza Kamar | Köşe Yazıları...

“Kıskançlık duygusu yalnızca çocukluk çağında yaşanan bir durum değil, her yaştan ve cinsiyetten insanı etkisi altına alabilir. Kontrolü elinizde tuttuğunuz sürece, aslında kıskançlığın motive olmanızı sağlayan bir duygu olduğu söylenebilir. Fakat eğer hissettiğiniz kıskançlık duygusu, sizi ve sevdiklerinizi olumsuz yönde etkilemeye başladıysa ve ilişkilerinize zarar veriyorsa; kontrolü en kısa sürede elinize almanız gerekiyor.” (Merve Koldaş Klinik Psikolog) Hepimizde kıskançlık duygusu vardır. Hele ki eşit konumda bulunanlar arasında çok fazladır. Aynı düzeydeki kişilerden birbirlerinin başarısını hazmedebilen çok az insan vardır. Herkesin kapasitesi ve özgüveni farklıdır. Dolayısıyla herkeste yaratıcılık yani işi kolaylaştırma yeteneği olmayabilir. Bir yerde etrafta sivrilen birisi çıkıp başarılı olur ve üstleri tarafından takdir edilirse akranlarından onu alkışlamalarını beklemesi hayal kırıklığı yaratabilir. Yıllar önce "en çok sevilen profesör" seçilme şansına sahip olmuştum. Bu, biz profesörlerin alabileceği en büyük onurlardan biriydi. Kazandığımın ilan edildiği gün, herkes bana, genelde yaptıkları gibi, iyi davranıyordu. Ama hiç kimse bana ödül konusunda bir şey söylememişti. O günün sonuna doğru, bir iş arkadaşımdan harika bir çiçek gelmişti. Kartta şöyle yazılıydı, "Deli gibi kıskanıyorum, her neyse kutlarım." O anda, bu adama güvenebileceğimi ve onun yakınında kendimi güvende hissedeceğimi anlamıştım. Çünkü o gerçek kendini göstermişti. (Elisabeth Kübler Ross ile David Kessler; “Yaşam Dersleri”) Karşı tarafın kıskançlığının seviyesini düşürmek kısmen elimizde. Gerek özelde ve gerekse kamuda çalışırken akranlarımın kıskanmalarına fırsat vermemeye çalışırım. Güzel bir şey başarmışsam tüm arkadaşları ortak etmeye çalışırım; katkıları olmasa bile. Bu takdirde kendileri de başarıda ortak olduklarını hissettiklerinde o başarıya sahip çıkarlar. Hatta geliştirilmesine de katkı sunabilirler. Batılı tarih yazarlarından biri, “Büyük İskender'in en büyük başarısı, kumandanlarına karşı eşit muamelede bulunup birbirleri arasına kıskançlık düşürmeyecek kadar kudretli idaresindedir” demiştir. Bu da kişilere yetenekleri doğrultusunda görev verip o alanlarda başarılı olmasını sağlamakla olur. Lisede okurken bir terzide pantolon us[1]tası olarak çalışıyordum. Bir süre sonra benim akranım bir çocuk çırak olarak alındı. Ben usta, o çırak. Benim kıskandırma gibi bir huyum yok ama nedense beni çok kıskanıyordu. O okula gitmiyordu. Bense okula gidiyor, okuldan çıkınca da dükkâna geliyor, pantolon dikiyordum. Benimle rekabet etme gücüne sahip değildi; bana yetişmesi de. Aşırı kıskançlık sonucu ben okulda iken diktiğim pantolonları sabote edip bir tarafını yakıyor veya kesiyordu. Maalesef onun kıskançlığına engel olamayıp o işyerinden ayrıldım. Dolayısıyla bu tip kişilerle karşılaştığımız zaman elde imkân varsa ikimizden birisinin ayrılması tek çözüm gibi görünüyor. Yukarıda yazdığımız gibi kıskançlık doğal bir duygudur. Ancak kısmen de olsa kontrol altına alınabilir. Çoğu yazımda belirttiğim gibi sorunu dışarıda ararsak çözümü bulamayız. Tüm sorunları “Ben bu sorunun neresindeyim, bu sorunun oluşmasında isteyerek veya istemeyerek bir katkım oldu mu” sorusunu kendimize sorarak ele almamız gerekir. Yoksa başkalarını suçlamak sorunun çözümüne katkı sunmayacaktır.