Çocuğunuzla birlikte şöyle bir dolaşmaya çıktınız. Yolda giderken çocuğunuz yanınızdan ayrılıp az ötede yolun ortasına bırakılmış bir taşı kaldırıp kenara bırakıyor ve size, o taşın orada olmaması gerektiğini, kazalara sebebiyet vereceğini ve çevre düzenine uygun olmadığı söylüyor.

Devamında elinde poşetler olan yaşlı bir kişiyi gören çocuğunuz, konuşmanızın en hararetli kısmında yanınızdan ayrılıp o yaşlı kişiye yardım teklifinde buluyor ve götüreceği yere kadar ona yardımcı oluyor. Çocuğunuz çok güzel konuşuyor, mantıklı söylemlerde bulunuyor ve hayata karşı hep olumlu bir bakış açısına sahip. Sokak hayvanlarına önem veriyor ve çitlediği çekirdeğin kabuklarını yere atan kişiyi çekinmeden uyarıyor. Çevre bilincine sahip, aile kavramına hâkim ve saygı-sevgi çerçevesini çok iyi çiziyor. Çocuğunuz sürekli merak ediyor ve merak ettiklerine ulaşmak için araştırma yapıyor, kitap okuyor. Evet, çocuğunuz takdirlik bir öğrencidir ve bu takdirlik davranışların bir kâğıda işlenmesine gerek yoktur. Çocuğunuz sokak konuşmalarından ve siyasi kahve çekişmelerinden sıkılıp sürekli sakinlik kovalıyor. Kendisine hiçbir katkısı olmayan televizyon dizileri ve şovlarından mümkün olduğunca kaçıp bir köşede insanlarla konuşmaya çalışan veya kitap okuyan çocuğunuz, evet, takdirlik bir öğrencidir.   

Çocuğunuzun kendini tanıması yeteneklerinin farkında olması ve bu minvalde yol yürümesi çocuğunuzu başarılı kılacaktır. Kendini tanıyan çocuk neleri yapabileceğinin veya neleri yapamayacağını çok iyi bilir. Başarılı öğrenci rakiplerini dışarıda aramaz ve tek rakibi kendisi, hayata bakış açısı ve hayattan beklentileridir. Örneğin, sesi çok kötü olan bir öğrencinin sanatçı olmaya çalışması ve bir enstrümanı çalmaya yeteneği olmamasına rağmen sürekli şarkı söyleyip enstrüman tıngırdatması onu başarısızlığa götürecektir. Burada bir tercih hatası vardır ve bu tercihte çocuktan ziyade veli-akraba-öğretmen yönlendirmesi de varsa bu daha da vahimdir. Bunun tam tersi matematiksel zekâsı iyi olan bir öğrencinin matematik öğretmeni olmaya çalışması ya da mühendis-mimar olmaya çalışması onu başarıya götürecektir ve burada doğru tercih vardır.  Çocuğunuz yetenekleri minvalinde yol yürüyorsa başka kişileri taklit etmeden doğru kişilere imrenerek bakıyorsa ve başarılı olma yolunda doğru kişileri örnek alıyorsa çocuğunuzun başarılı olması tesadüfî olmaz. Başkasının gölgesine basarak yürümeyi hedef belleyen ya da o şekilde yönlendirilen çocukların başarısız olması da asla tesadüfi olmayacaktır.

Bu günlerde misafirliğe gittiğinizde ya da size misafirliğe gelindiğinde ilk açılacak konu çocuklar olacaktır. Ve çocukların karneleri ile çocukların başarı durumları kıyaslanacaktır. Çocuğundan gururla bahsedecek velinin yanında, çocuğunun karne durumuna göre başını eğecek veli de olacaktır. Yapmamız gereken çocuğumuzun güçlü yönlerini dile getirmektir ve çocuğumuzu asla karne sonucuna göre değerlendirmemektir. Çocuğumuzun bizim için değerli olduğunu ve güçlü yönleriyle bizi gururlandırdığına değinmeliyiz. Bu konuşmayı çocuğumuzun yanında yapıyor olmamız hem çocuğumuzun bize olan inancına hem de çocuğun kendine olan güvenine olumlu yansımaları olacaktır. Kıyaslamalar ve eleştiriler çocuğu ne kadar demoralize ediyorsa, çocuğa duyulan güven ve verilen destek te aynı şekilde çocuğu motive edecektir. Bunun yanında çocuklar, asla bu ortamda sessiz bırakılmamalı ve konuşma hakkı tanınmalıdır. Sizinle konuşan, sizinle dertleşen ve hayata karşı yorumlar sunabilen çocuk ruhsal olarak ta sağlıklı bir çocuktur. Çünkü çocuğunuz düşünerek hareket ediyor. Sorumluluklarını ve yaptıklarının sonucunu yorumlayabiliyor. Sürekli gazlamayla yol yürümekten ziyade yeteneklerini ve yapabileceklerini en doğru yerde ve en doğru zamanda verimli bir şekilde kullanabiliyor. Yanlış yönlendirilen ve sürekli kıyaslamalara maruz kalan çocuğunuz bir yerden sonra başaramama korkusu, başarısızlıkla yüzleşme korkusu ve devamında tükenmişlik sendromu yaşayacaktır.

Çocuğunuz, yapmaktan keyif aldığı faaliyetleri biliyorsa, sürekli bir kaşif olarak merakını giderebiliyorsa çocuğunuz başarılıdır. Buradaki keyif kavramını da yanlış anlamamalıyız, bir çocuk saatlerce bilgisayar başında veya elinde telefonla oyun oynayabilir ve bu ona keyif verebilir fakat buradaki keyif ile araştırma, keşfetme, yorum yapma, insanlarla olumlu iletişim kurmadan alınan keyif aynı değildir. Biri çocukları ne kadar olumluya götürüyorsa öbürü tam tersi olumsuz bir kişiliğe götürecektir. Buradaki dengeyi çok iyi bir şekilde kavramak ve gerekli önlemleri almak velilerin önemli sorumluluklarındandır. Veli, sadece çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılamakla görevli bir kişiler grubu değildir, çocuğa manevi, zihinsel ve psikolojik olarak ta destek vermekle yükümlüdür. Çocuğunu karne dışına alıp güçlü yönlerini bilen ve bu minvalde destek verip ortamda konuşma fırsatı sunan, yeteneklerini destekleyen ve çocuğun keyif duyduğu olumlu özelliklerine destek veren veli de başarılıdır. Çocuğun başarılı-başarısız durumunda alınan karne hem öğrenciye hem de veliye aittir. Unutmayalım ki en büyük hırsızlar, en büyük kalpazanlar, en büyük dolandırıcılar… Hep takdirlik öğrencilerden çıkmıştır ve bu kişiler çok zeki kişilerdir. Buradaki dengeyi ve çocuklara olan güven ve sevgiyi çok iyi yorumlaması gereken kişiler de veli ve öğretmenlerdir. Ya çok iyi bir insan ya da istemeden de olsa çok kötü bir insanı yetiştirmek bizim sorumluluklarımızın bir parçasıdır. Konuyu çok uzatmadan söyleyeceğim son söz ise; iyi bir insan yetiştirmek için bugünden başlayarak her akşam çocuğunuzla birlikte yarım saat kitap okuyun ve çocuğunuza konuşma fırsatı verip onu dinleyin.