Büyükşehir belediyelerinin sorumluluk alanı ile ilçe belediyelerinin görev sınırları arasındaki çizgi, kâğıt üzerinde net görünse de uygulamada giderek flu hale geliyor. Özellikle 20 metrelik ve üzeri yolların ışıklandırması konusu, bu karmaşanın en güncel ve en çarpıcı örneklerinden biri.

Büyükşehir belediyelerinin uhdesinde bulunan, imar planlarında “ana arter” veya “20 metrelik ve üzeri yol” olarak tanımlanan güzergâhların bakım, onarım ve aydınlatma sorumluluğu mevzuat gereği büyükşehirlere aittir. Ancak bazı büyükşehirlerde UKOME (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) kararları gerekçe gösterilerek bu sorumluluk, idari bir kararla ilçe belediyelerinin üzerine yıkılmaktadır.

Bu uygulama, hukuki sınırların aşılması bir yana, ilçe belediyelerini mali olarak ciddi bir çıkmaza sürüklemektedir. Zira enerji fiyatlarının sürekli arttığı, belediye bütçelerinin zaten personel ve zorunlu giderlerle sınırlandığı bir dönemde, on binlerce metreyi bulan aydınlatma hattının elektrik faturası, ilçe belediyelerinin taşıyamayacağı bir yük haline gelmektedir.

Oysa 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu açıkça sorumluluk alanlarını belirlemiştir. Büyükşehir belediyeleri, ana arterlerdeki altyapı ve üstyapı hizmetlerinden sorumludur. İlçe belediyeleri ise mahalle içi yollar, parklar ve yerel hizmetlerle yükümlüdür. Ancak UKOME kararları, adeta bir “idari dolaylılık” yöntemiyle bu kanuni dengeyi tersine çevirmektedir.

Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor:
Bir koordinasyon kurulu, kanunun açık hükmünü bertaraf edecek ölçüde yetkili midir?

UKOME kararları, yönetmelik düzeyinde idari işlemlerdir; kanunun üzerinde olamazlar. Dolayısıyla büyükşehir belediyeleri, bu kararlar üzerinden ilçe belediyelerine elektrik tüketimi ve aydınlatma bakım giderlerini yükleyemez. Bu tür bir uygulama hem idari usul hatası hem de yetki gasbı niteliği taşır.

Sonuç olarak, bugün birçok ilçe belediyesi, kendi yetki alanı dışında kalan yolların ışıklarını yakmak için bütçesinden milyonlarca lira harcamak zorunda kalıyor. Halkın vergileri, mevzuatın dışında alınmış kararların bedelini ödemek için kullanılıyor.

Gerçek bir yerel yönetim reformu, ancak yetki, sorumluluk ve kaynak arasında adil bir denge kurulduğunda mümkündür.
Aksi halde, “büyükşehir” adıyla kurulan yapı, “küçük belediyelerin sırtında büyüyen bir yük” olmaktan öteye geçemez.