Kocasından tatlı bir söz duymaya hasret, bir de görürse, gurbette değilse yüzüne hasret köy kadını. Zamanı yoktur öyle herhalden bir tel çalmaya ve bir eğlence peşinde koşmaya. En yamalı elbise ondadır ve kalırsa en son lokmayı o yer. Çocuklarının tarlada toplayıp kopardığı çiçeklerdir onun için en güzel erguvanlar, leylaklar, zambaklar…

8 Mart, dünya kadınlar günü... Şehirlerin ışıltılı sokaklarında, vitrinlerdeki rengârenk çiçeklerde yankılanan bir gün. Peki, bu günün anlamı köydeki kadınlar için ne ifade ediyor? Onların ellerinde nasır, yüreklerinde umut, gözlerinde ise toprağın hüznü var. Güneşin ilk ışıklarıyla uyanır köyün kadınları. Horozun sesiyle değil, yüreklerindeki sorumlulukla kalkarlar yataktan. Ellerinde nasırlı elleriyle, toprağa dokunurlar. Toprak, onların anası, babası, yoldaşıdır. Tarlada çalışırken, ekinleri sularken, hayvanları otlatırken, toprağın kokusu siner ellerine. Her bir çizgi, her bir kırışıklık, hayatın onlara öğrettiği bir ders gibidir. Yüzlerindeki çizgiler, yılların yorgunluğunu değil, hayatın onlara kattığı bilgeliği yansıtır. Gözlerindeki ışıltı, umudun ve direncin simgesidir.

Köydeki kadınların hayatı, şehirdeki kadınlarınkinden çok farklıdır. Onlar, sessiz çığlıklarını yüreklerine gömerler. Şikayet etmezler, isyan etmezler. Kaderlerine razı olmuş gibi görünseler de, içlerinde bir umut ateşi yanar. Onlar, evin direği, tarlanın emekçisi, çocukların anasıdır. Onlar, hem güçlü hem de narindirler. Onlar, hem fedakar hem de cefakardırlar. Onlar, hem sessiz hem de güçlüdürler. Köydeki kadınlar, umut tohumlarını toprağa eker gibi, yüreklerine de ekerler. Onlar, yarınlara umutla bakarlar. Çocuklarının geleceği için, köyün geleceği için, kendi gelecekleri için... Onlar, sadece tarlada çalışmazlar, aynı zamanda ev işlerini de yaparlar. Yemek pişirir, çamaşır yıkar, çocuklara bakarlar. Onlar, hem evin hem de tarlanın yükünü omuzlarında taşırlar. Onlar, köyün en önemli değerleridir. Onlar, köyün ekonomisine katkıda bulunurlar, köyün kültürünü yaşatırlar. Onlar, köyün geleceğidir. Onlar, toprakla iç içe yaşarlar. Toprağın dilini bilirler, toprağın sırlarını çözerler. Onlar, toprağın bereketiyle beslenirler, toprağın sevgisiyle büyürler. Onlar, toprağın çocuklarıdır. Onlar, doğayla uyum içinde yaşarlar. Doğanın dengesini korurlar, doğanın güzelliklerini yaşatırlar. Onlar, doğanın koruyucularıdır.

Onlar, geleneklerine bağlıdırlar. Geleneklerini yaşatırlar, geleneklerini gelecek nesillere aktarırlar. Onlar, kültürlerinin taşıyıcılarıdır. Onlar, zorluklara karşı dirençlidirler. Hayatın zorluklarına göğüs gererler, umutlarını asla kaybetmezler. Onlar, hayatın kahramanlarıdır. Onlar, birbirlerine destek olurlar. Dayanışma içinde yaşarlar, birbirlerinin acılarını paylaşırlar. Onlar, birbirlerinin yoldaşlarıdır. Onlar, güçlüdürler. Hayatın zorluklarına rağmen dimdik ayakta dururlar, umutlarını asla kaybetmezler. Onlar, hayatın örnekleridir.

Köy kadınının hayatı, çoğu zaman sessiz bir çığlık gibidir. Günün ilk ışıklarıyla başlayan koşuşturma, gece geç saatlere kadar devam eder. Evin işleri, tarlanın yükü, çocukların bakımı... Hepsi onun omuzlarındadır. Kocasıyla arasında geçen nadir konuşmalar, çoğu zaman iş ve geçim sıkıntısı üzerine olur. Birbirlerine sevgi dolu bir söz söylemeye, hal hatır sormaya vakit bulamazlar. Köy kadını, yüreğinde biriktirdiği sevgiyi, özlemi, umudu sessizce yaşar. Evin içinde, ocakta kaynayan tencerenin buharı gibi yükselir onun hayalleri. Belki bir gün, kocası ona güzel bir söz söyler, belki bir gün, çocukları büyüyüp ona destek olur, belki bir gün, köyde de hayat biraz olsun kolaylaşır. Ama bu "belki"ler, çoğu zaman gerçekleşmez. Köy kadını, yine de umudunu kaybetmez. Çünkü bilir ki, umut, onun en büyük dayanağıdır.

En yamalı elbise, onun bedenini sarar. Ama o, bu yamalı elbiseyle bile gurur duyar. Çünkü bilir ki, bu elbise, onun emeğinin, alın terinin simgesidir. En son lokmayı o yer, çünkü bilir ki, çocuklarının karnı doymalıdır. Onların mutluluğu, onun en büyük mutluluğudur. Çocuklarının tarlada toplayıp kopardığı çiçekler, onun için en değerli hediyedir. O çiçeklerin kokusu, ona çocukluğunun masumiyetini, gençliğinin hayallerini hatırlatır. O çiçekler, onun için birer umut çiçeğidir. Her bir yaprak, her bir taç yaprağı, onun yüreğine dokunur, ona güç verir.