Murtaza Kamar yazdı: Bu millet âlim değildir ama ariftir!

"Bu millet âlim değildir ama ariftir. Bu irfanı sayesinde pek çok şeyi okumuşlardan daha iyi sezer, fark eder ve bilir." Reşat Nuri Güntekin

Bir kardeşim ile sohbet ederken başından geçen şöyle bir olayı anlattı:

“Sanırım ilkokuldaydım. Mahallede bir çocuk ile sebebini bilemediğim bir nedenden dolayı ağız münakaşasına girdik. Bu münakaşa küfürleşmeye ve kavgaya dönüştü. O bana küfrediyor, ben de karşılık veriyordum. O ara babamın arkadaşı Tahsin Amcanın yanımızdan geçtiğini görünce utandım ve karşılık vermeyi bırakarak oradan hızlıca ayrıldım. Bu olaydan çok sonra Tahsin Amcalar bize çay içmeye geldiler. Tahsin Amcayı görünce eyvah dedim, olayı babama anlatacak, ben de dayak yiyeceğim. Korkudan betim benzim attı. Tahsin Amca bana bakarak babama şöyle söyledi: ‘Ne kadar edepli bir çocuk yetiştirmişsin. Geçen gün sokakta bir çocuğun ona küfür ettiğini gördüm. Çocuk ne kadar küfür ettiyse de senin çocuk terbiyesini bozmayarak onun seviyesine inmemek için karşılık vermedi. Böyle bir çocuk yetiştirdiğin için tebrik ederim.’ O anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü. İçimden, ‘Keşke doğruyu söyleseydi de babamdan dayak yiyip bu duruma düşmeseydim.’ diye geçirdim. Başımı kaldırıp Tahsin Amcanın yüzüne bakamaz hale geldim. Tahsin Amca benim endişeli halimi görünce mi olayı babama böyle aksettirdi bilinmez. Ama bu olay benim içim çok büyük bir ders oldu. Ondan sonraki hayatımda hiç kimseyle ağız dalaşına yol açacak ve seviyemi düşürecek davranışta bulunmadım.”

Ne büyüklerimiz varmış. Tahsin Amca ilkokul mezunu bir adam. İlkokul mezunu vurgusunu yapıyorum ki bu kişinin terbiye konusunda formel bir eğitim ve uzmanlığı olmadığı anlaşılsın.

Çocukluğumuzda bırakın televizyonu radyo bile lükstü. Özellikle uzun kış geceleri muhakkak dost, arkadaş ve akrabalar birisinin evinde toplanır ve sohbet edilirdi. Genelde aynı mahallede bulunulduğu için böyle bir meclis oluşunca o meclise yakışanlar davet edilir ve uzun uzun sohbet edilirdi. Kış soğuğu nedeniyle küçücük odada çoluk çocuk, kadınlar ve erkekler bir arada bulunurdu. Genelde kadınlar sohbete katılmazlardı. Onlarda sohbet esnasında öğrendikleri bilgileri ve aldıkları dersleri gündüz mahalleli kadınlar toplanınca onlara anlatırlardı. Böylece masum sohbetler hem büyükler hem çocuklar için ders niteliğine dönüşürdü. Bu sohbetlerden herkes birşeyler öğrenmiş olarak ayrılırdı. Bu sohbetlerde pişen çocuklar eğlenmekle beraber bilinç altınlarına birşeyler sızardı. Böylece yetişmelerinin alt yapısı oluşurdu. Büyükler de bu nedenle okul eğitimi görmeden feraset ve öngörü sahibi olurlardı. Rahmetli annem hiç okula gitmemişti. Ancak sorunlara ve sorunların çözümüne öyle bir yaklaşım sergilerdi ki şaşırmamak mümkün değildi.

Büyüklerimizin yaşadığı ortamları oluşturmak mümkün değil. Ancak gayret edilirse bu ortamı kısmen de olsa oluşturmak mümkün. Her birimiz haftanın bir gününü veya on, on beş günde bir dost, arkadaş ve akraba ziyaretine ağırlık verirsek hem sevgi ve hem dayanışma hem de ders ortamı oluşturabiliriz. Var mısınız?