Murtaza Kamar yazdı: Siz ağlayamazsınız (2)

İran hükümdarlarından birinin odasına astırdığı levhada şunlar yazıyormuş: “Tanrı değilsin ki kuvvet ve kudretine bir son olmasın. Sonunda sen de öleceksin. Bütün mahlûkata şefkatle muamele et ki Allah da sana merhamet etsin.” (Bir Nükte Bir Işık)

Merhamet bir insanı insan yapan değerlerin başındadır. İnsanı bilgisi ve görgüsünden evvel merhamet duygusu ile tartmak lazım. Uzun yıllar önce çalıştığım bir ilçede trafik kazası olmuş; başka bir yerden tarlalarda çalışmaya gelen birçok işçi ölmüştü. Kaymakam ve bir muhtar olay yerine gitmişti. Değerli bir insan olan kaymakam bey ile daha sonra görüştüğümde, muhtardan konu açılınca şöyle demişti: Muhtar çok merhametli bir insan. Cenazeleri görünce ağlamaya başladı. Demek ki merhametin bir cüzü de ağlamaktır.

Merhum Necip Fazıl Kısakürek’ in Reis Bey adlı eserinde şöyle bir sahne yer alır: İdam sehpasına çıkmaya hazırlanan mahkûm, kendisi hakkında idam kararını vermiş bulunan ve infazı izlemeye gelen mahkeme başkanına hitaben şöyle diyor: “Etmeyin Reis Bey! Siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlardınız. Siz merhametten acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz! Reis Bey! Mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim.”

Merhamet duygusu insanın yaratılıştan sahip olduğu doğal bir duygudur ancak kişinin yetiştiği ortam merhameti arttırır veya azaltır. Dolayısıyla başta çocuklarımız olmak üzere herkesin merhametli olmasını istiyorsak bizzat kendimiz merhametin timsali olmalıyız. Merhametin, doğal haliyle bırakılmayıp eğitimle birlikte geliştirilmesi gerekmektedir.

Schopenhauer, adalet, insan sevgisi ve diğer bazı önemli erdemlerin merhametten kaynaklandığını ifade etmektedir.

Ünlü psikiyatrlarımızdan Prof. Kemal Sayar merhameti şöyle tanımlamıştır: “Bir başkasının acısını hissedip aynı zamanda o acıyı dindirmek için aktif olarak kişiyi eyleme çağıran bir duygu.”

Merhamet, insanı hayvandan ayıran en önemli duygulardan biridir. Yerinde ve dozunda kullanılması gerekir ki merhametten maraz doğar sözü tecelli etmesin. Konuyu Mevlana’nın yedi öğüdüyle bitiriyoruz.

Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülükte deniz gibi ol.

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.