...

“Çocukluğunda Thelma'ya büyük ihtimam gösteren Alman bir kâhya kadını hatırlamıştı. "Bertha! Ah, onu nasıl da özlemişim," dedi hasretle. Onu yıllardır hiç aklından geçirmemişti. "Karşılığında ona verecek hiçbir şeyim yokken bana karşı neden o kadar cömert davranırdı acaba?" diye hayret etti.”

Joel Kovel'in History and Spirit (Tarih ve Tin) adlı kitabında yaptığı ayrıma göre, verme eylemi birbiriyle bağlantılı iki kaynakla ilintili olabilir: Egocu veriş ve ruhtan veriş.

Egocu veriş itibar, övgü, hayranlık, ölümsüzlük kazançları elde etmek amacıyla vermektir, yani verme eylemine şartlar koşar.

Ruhtan verişse tam tersine, şartlar ve beklentiler gibi yüklerden muaftır. Bu veriş, Bertha'nın veriş şeklidir. (Huzurlu Yaşama Sanatı)

Uzun yıllar önce camiden çıkarken para yardımı yapmak istedim. Cebimden küçük olmayan bir parayı çıkardım. Tam para atılan kutunun yanından geçerken elimdeki parayı birilerinin görmesini istedim. Çünkü hatırı sayılır parayı sadaka olarak verecektim. Nefsime yenilerek bu parayı verdiğimi insanların görmesini arzuladım. Derken bir anda silkindim. Kendi kendime, “Ne yapıyorsun? Kendine gel” dedim ve parayı kutuya atmaktan vazgeçtim. Çünkü bu bir Egocu verişti. İnancım gereği bu tür verişlerin faydadan çok zarar verdiğini biliyordum. Ne var ki, o esnada nefsime yenik düşmüştüm. Ancak çabuk ayıldım. Camiden ayrıldıktan sonra bu parayı verenin ben olduğunu söyletmeyerek bir aracı ile muhtaç bir kimse verdim.

Muhtemelen sizin de başınızdan öyle şeyler geçmiştir. Yaptığım yardımı kimse görmezse neden yapayım, gibi bir düşünceye kapılırız. Bazen de kendi kendimizi kandırıp şöyle deriz: İnsanlar büyük yardım yaptığımı görsün de onlar da yardım etsin.

Yukarıda Egocu verişi tanımlarken şöyle demiştik: “Verme eylemine şart koşmak.” Bu şart maddi çıkar beklentisi olmadan da yapılır. Bu beklentiyi kısaca “Desinler” diye tanımlayabiliriz. “Ne kadar iyi bir insan, ne kadar mert, ne kadar cömert, ne büyük bir adam…” Maalesef çoğu yardımları bu maksatla yapıyoruz. Bir hadiste belirtildiği gibi hesap günü defterimiz açıldığında bu şekilde yaptığımız iyiliklerin, kahramanlıkların vs. iyilik hanesinde yer almadığını görürüz. Bunu hatırlattığımızda aldığımız cevap şok edicidir. “Sen bunları “Desinler” diye yaptın. Onlar da, dediler. Böylece umduğunun karşılığını aldın.

Egocu ve Ruhtan verişi nasıl ölçeriz sorusunu sorarsak, küçücük bir soruyu kendimize soralım: Hiç kimse bilmezse, bu davranışı yapar mıyım? Bu soruya samimiyetle vereceğimiz cevap bize yardımcı olacaktır.

Diğer taraftan gerek dini, gerek sosyal açıdan toplumun her ferdi, muhtaç olana yardım etmekle yükümlüdür. Geçenlerde şahit olduğum bir olayı aktarmadan geçemeyeceğim. Bir arkadaşımın yanında otururken telefonu çaldı. Arkadaşın maddi olarak yardım ettiği kişi, minnettarlığını dile getirmiş olacak ki arkadaş onu susturup şöyle dedi: “Biz mecburuz, biz size iyilik yapmıyoruz; kendi görevimizi ve sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.”

Yazımıza Sezen Aksu'nun muhteşem dörtlüğü ile son veriyoruz:

Gücün bütün yollarından geçtim.

Kalabalıkta bir yüz olmayı seçtim.

Anladım ki benim için yaşamak budur.

Bir işe yaradığını bilmek ve fotoğrafta görünmemek

‘Mutlu olmanın en kestirme formülü birine yardımcı veya destek olmaktır,’ diyor Prof. Dr. Sinan Canan. Ancak bunun da yolu egocu yani beklentili yardım değil beklentisiz yani ruhtan verişten geçer.